Sonunda gelebildim.
Hadi susayım, keyifle okuyun.:)
Seviyorum çok çok.
Keyifli okumalar.:)
( ayrıca Dünya için tatlı okuyucum @ScucumberS in tavsiyesiyle bir fotoğraf koydum, umarım beğenirsiniz. Çok teşekkür ederim.)
...
Sıradan hayatımın, bir anda nasıl bu kadar heyecanla dolu olduğunu düşünüyorum. Bir kitap karakterine dönüşmüştüm resmen. Ki bu benim için öyle zor bir ihtimaldi ki. İşten evine giden, arkadaşlarıyla buluşan, evde depresyona giren ve ümit etmekten hiç vazgeçmeyen sıradan biriydim işte.
Sanırım işin püf noktası ümit etmek. O kadar çok hayal dünyamın için de yaşayıp, yazılar yazıyordum ki, bir gün bu yazdıklarımın da, aşkından beni bulacağını hep ümit ettim. Ya da içten içe hep etmişim. Şimdi farkına varıyorum.
Nefes almadan oturuyorum koltukta. Alırsam burnuma dolan kokusuyla sanki her şeyi belli edeceğimden korkuyorum. Özledim diyor dostlarım, seni özledim diyor. Şimdi ben bu adamın boynuna nasıl sarılmadan durayım. Ben de seni özledim diye nasıl söylemeyeyim.
Nasıl mı? Babam faktörüyle. Evet. Doğru cevabı buldunuz. Ellerim terliyor. Yüzüme alevler basıyor. Ama yanımda ki adamın, suratında çok bilmiş sırıtmasıyla beni izlediğini biliyorum. Biliyorum demek yetmez. Eminim!
Bir de dalga geçiyor adam. Çantamı alabilirmiymiş. Ama kıyamıyorum ki. Çok tatlı ki. Of of. Kalbim hiç iyi değil. En yakın zamanda bir doktora gitmeliyim sanırım.
Yanımda ki Selçuk'un neden güldüğünü anlayabilmek için, sahneye odaklanıyorum ama anlayamıyorum tabi ki. Saniyeler nasılda takır tukur işlerdi, ne oldu da bu kadar yavaşladı bir anlayabilsem.
Elime telefonumu alıyorum ve tek çare gitmesi için yalvarmak gibime geliyor. Kıstığım ekrana, ellerim titreyerek mesaj yazıyorum. Yanımda ki adama, kokusu burnuma dolan adama.
"Lütfen gider misin? Ailem burada sorun çıksın istemiyorum."
Pişkin pişkin, yavaşça eline alıyor telefonunu. Hoşuma gitmiyor da değil hani. Ama bir yanımda annemlerden dolayı telaşlı. Aşk mantıklı insan işi değilmiş, bunu çok net anladım. Bir an mutlu olup, bir an yerle bir olabilecek gücü veriyor insana. Ve bu korkunç.
"Sahneyi kaçırıyorum. Tiyatro da mesaj atmak mı? Yakıştıramadım sana."
Dişlerimi sıkarak okuduğum mesaja, farkında olmadan sesli tepkiler vermeye başlıyorum.
"İyi misin?" diye soruyor Selçuk kulağıma eğilip. Cevap vermek istiyorum ama sinirden konuşabilmek ne mümkün.
"İyiyim."
"Yerinden mi rahatsız oldun? Değişelim mi?"
"Hayır!"
Tiyatrodasın be Dünya. Ses ayarlarını kontrol et be kızım. Derin bir nefes al ve kendine gel. Sakinim. Sakiniz. Sakin kalacağız.
"Su ister misin?" ay Selçuk baydın beni. İyim dedim ya arkadaşım. Evren de ben gibi düşünmüş olacak ki, elinde ki telefonu düşürüyor. Benim ayaklarımın önünde. Pis yalancı ben sanki anlamadım senin ne yapmak istediğini. Ama tabi ki bozuntuya vermiyorum. Ama tabi ki seviniyorum. Selçuk ile konuşmama sinir olması işime gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN!
RomanceYazar olmak için daha doğrusu bir kez olsun ismini raflarda görmek için can atan bir kadın; Dünya. Kendi halinde, gizemli bir adam; Evren. Ve adamın seçim senin diyerek sunduğu teklifi kabul ederse kadın, neler olur? Neler olmaz ki? En önemlisi Aşk...