ALTUM 5.KISIM

77 15 1
                                    


Yuna birkaç saniye boyunca boş boş duvarlara baktıktan sonra geri gidip Ange'e yardım etmesinin mi yoksa kavgaları bitene kadar orada kalıp, adamı tanımıyor olsa bile, Ange'in kazanacak olmasını ummasının mı daha iyi olacağını düşündü.

Ange daha yeni onu öldürmekle tehdit etmişti ancak anlamlandıramadığı bir şekilde onun iyi olmasını diliyordu. Bunun nedeninin muhtemelen yine kan olduğunun farkındaydı fakat kendisini durduramıyordu.

Bir süre daha düşündükten sonra geri giderse muhtemelen ayak bağından fazlası olmayacağı kanaatine vardı. Kılıçta kötü olmasa bile Altum bir tanrıydı ve ona karşı yenebilmesinin imkânı yoktu. Ange de neredeyse bir tanrıyla aynı seviyedeymiş gibi gözüküyordu. Birkaç kere daha kendine her şeyin iyi olacağını söyledikten sonra yeniden Taedus'a döndü.

Chydae'nin tanrısı çok derin bir uykudaymış ve yakında uyanmayacakmış gibi gözüküyordu. Bir tanrıyı nasıl tedavi edeceğini bilmediği için bir süre kendini boşlukta hissettikten sonra bir yerden başlaması gerektiğini düşündü ve uzanarak yavaşça alnına dokundu. Taedus buz gibiydi.

Bu... Normal değildi, değil mi?

Kısa bir sürenin ardından elini geri çekti ve ona sihir vermeyi düşündü ancak Altum'un onu zehirlemiş olduğunu tahmin edebilse de başına ne gelmiş olduğunu bilmiyordu. O yüzden yanlış sihri verip işleri olduğundan daha da kötü hâle getirmek istemezdi.

Elinden gelecek bir şey olmadığını anlayınca en sonunda pes ederek iç çekti ve Taedus'un daha rahat edebilmesini sağlamak için tanrının kafasını kucağına yerleştirdi. Beklemekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Nasıl böyle bir durumun içine düşmüştü?

-

Altum, Ange'in onu ciddiye almadığını anlayınca ekledi. "Elimdeki tek kozun bu iksir olduğunu düşünmüyorsun değil mi?"

Ange, Altum'dan gelen auranın öncekine göre daha farklı olduğunu hissedebiliyordu. Kendini güçlendirmek için bir haltlar yemiş olmalıydı, bu yüzden elindeki tek kozun gerçekten de iksir olmadığı belliydi. Ona doğru bir kez daha hamle yaptı.

Altum her ne olursa olsun onun karşısında yeterince güçlü değildi ancak hareketleri daha da hızlanmış ve çevikleşmişti. Aynı zamanda Ange hâlâ hissedememiş olsa da Altum'un daha da güçlenmiş olduğunu tahmin edebiliyordu.

Astra'nın tanrısı bir kez daha onun hamlesinden kaçtıktan hemen sonra ona karşılık verdi. Bir süre daha kılıçları havada çarpıştı ancak kısa bir sürenin ardından Ange sonunda onun açığını bularak kılıcını diğerinin kollarının arasından geçirmeyi başarmıştı.

Altum hemen bunu fark ederek birkaç adım geri kaçtı ve aralarına mesafe koydu ancak Ange'in kılıcı onun yanağını çizmişti. Diğer adamın ondan istediği kadar uzaklaşmasına izin verirken yoğun kan kokusu etrafa dağılıyordu. Altum kanayan yanağını tuttu ve kocaman açılmış gözlerle karşısındaki Ange'e baktı. Tanrı olan kendisi olmasına rağmen bu adam nasıl hâlâ ondan daha iyi olabiliyordu? Kaşları çatıldı, öfkesi suratına vurmuştu.

Ange onu umursamadan kılıcını kaldırdı ve kılıcın ucuna bulaşmış olan kanı parmağıyla aldıktan sonra diline götürdü. Kan tadının ağzına dağılmasıyla ne olduğunu anlamıştı. "Azuma'nın kanı."

Altum hızla yanağındaki yarayı iyileştirmeye çalıştı ancak muhtemelen Ange'in kullanıyor kılıcın üzerindeki sihirler ve mühürlerden ötürü bunu yapamayacağını anlayınca daha fazla uğraşmadan sonra elini indirdi ve kılıcını daha da sıkı kavradı. Her ne kadar sinirlenmiş olsa da gülümsemesini tutamamıştı. "Sonunda yarı melek yarı şeytan kanını mükemmel bir şekilde sistemime almayı başardım! Tüm yaptığım deneyler boşa gitmedi..." Ange'e doğru bir adım attı. "Ve bu daha başlangıç."

Adamın damarlarında yarı şeytan yarı melek kanı dolaşıyordu ve bu onun kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde olsa bile güçlenmesini sağlıyordu. Yine de gerçek bir yarı şeytan yarı melekle aynı seviyede olabilir miydi ki?

Ange, ciddileşmenin zamanı geldiğini düşünerek daha fazla beklemedi ve kılıcını bir kez daha Altum'a savurdu. Altum da daha fazla bunu uzatmak istemiyormuş gibi ona karşılık vermişti. Bir an önce Ange'in yorulmasını ve oldukları yeri doldurmuş olan Letum Çiçeği'ni koklamasını sağlamalıydı, o zaman kaçınılmaz zafer onun olurdu. Yaşayan tüm yarı melek yarı şeytanlardan kurtulmuş olacaktı.

Ange durmaksızın ona saldırıyor ve her hamlesi bir öncekine daha da güçleniyor, Altum'u daha da zorluyordu ancak Altum'un hâlâ umudu vardı. Ona karşı yenmesi gerekmiyordu, yalnızca bir süre daha onu oyalaması lazımdı. Bu yüzden her hamlesine olabildiğince karşılık verdi. Astra'ya gidince kesinlikle kullandığı formülü değiştirip daha da güçlenmesini sağlayacak bir yol bulacaktı.

Altum birkaç kere daha Ange'in hamlelerinden kurtulduktan sonra nefes nefese kalmış ve biraz sihir kullanmaya karar vermişti ancak buna zamanı kalmadan Ange bir kez daha tüm gücüyle ona kılıcını savurdu, Altum son anda kılıcını kaldırarak onunkine çarpmasını sağlamış ve bir yerini kesmesini engellemişti. İki eliyle kılıcı iterken Ange neredeyse tüm gücüyle kılıca bastırıyordu. Altum kollarının onun karşısında titrediğini fark etmesiyle sinirleri daha da alt üst olmuştu. Daha fazla dayanamayarak bağırmaya başladı. "Bugün burası senin mezarın olacak! Tüm o yaptıklarından cezasını sana ödeteceğim!"

Açıkça dezavantajda olan birine göre cesur sözlerdi. Ange, Altum'un neden Deinde'yi kendi özel medyumu olarak seçtiğini anlamaya başlıyordu. Gülümsedi. "Pekâlâ."

Gülümseyişi Altum'un sinirlerinin daha da hoplamasına yetmişti. Odaklanarak içindeki tüm yarı melek yarı şeytan kanını ellerinde topladı ve tüm gücüyle Ange'i itti. Ange istediği kadar uzağa gitmemiş olsa da Altum'un derin bir nefes alacak kadar alanı olmuştu. Hızla kılıcını yukarıya kaldırdı ve Ange'in üzerine doğru koştu.

Ona yaklaştığında tahmin ettiği gibi Ange onun hamlesini engellemek için hiçbir harekette bulunmamıştı. Bu Altum'un şüpheye düşmesi için yeterli olsa da Ange'in belki de böyle bir yöntem kullanarak onun şüphelenmesini ve ardından da bu yüzden durmasını istiyor olabileceğini düşündü. Sonuçta günün sonunda tanrı olan oydu. En dayanıklı ve güçlü olan oydu.

Tanrıların tanrısı Altum'un Ange gibi lanet olasıca varlığa kaybetmesinin imkânı var mıydı? Üstelik yapmış olduğu onca deneylerin ardından yarı melek yarı şeytan kanını vücudu reddetmeden kanına karıştırmayı başardıktan sonra...

Geri zekâlı pislik onu korkutmak için tüm gücünü birden kullanmış ve sonunda tükenmiş olmalıydı!

Gülümsemesi bir kez daha suratına yayılırken tereddüt etmeden kılıcını Ange'in omzuna geçirdi. 

HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin