Ange uzunca bir süre sonra Taedus'u bulmak için geri dönmüştü. Azuma'nın onun yanında olduğunu hissedebiliyordu, bu yüzden oldukları odaya tekrar adımını atarken tanrıyla hızlıca konuşup geri işine dönmeyi planlamıştı ancak hesaplarına katmadığı bir şey vardı.
İçeri girer girmez gözü istemeden Azuma'ya ve elinde tuttuğu şarap şişesine gitti. Gördüğü görüntüyle şaşırmadan edemedi, bir anlığına oraya ne için gelmiş olduğu aklından çıkmıştı.
Taedus, Ange'in şaşırmasına daha da çok şaşırmıştı. Bir süre diğerinin Azuma'yı süzmesini inceledikten sonra kadehinden bir yudum aldı ve sordu. "Neden bu kadar çok şaşırdın?"
Taedus'un sesini duymasıyla Ange sonunda bakışlarını ona çevirdi, suratında ciddi bir ifade vardı. "Neden ona şarap verdin?"
Bu, Taedus'un sorusunu açıklamıyordu ancak Ange'in tepkisi onu yeterince eğlendirmeye yetmişti. Farkında olmadan dudaklarının kenarları hafifçe yukarı kıvrıldı. Bu sırada Azuma odaya gelen kişinin Ange olduğunu algılayabilmişti. Tanrının cevap vermesine kalmadan olduğu yerde homurdanarak Ange'i işaret etti. Sesi normalden daha yüksek çıkmıştı. "Git buradan!"
İki adam da gözlerini Azuma'ya çevirdiler. Azuma daha fazla konuşmadan elindeki şişeyi yeniden kafasına dikmişti. Ange neredeyse tepki veremezken Taedus gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Ange, Taedus'un bu durumu komik bulduğunun farkındaydı. Azuma'nın, içkiyle arasının olmadığını dediğinde doğruyu söylemiş olduğunu düşünürken iç çekti. Oraya girerken böyle bir manzarayla karşılaşacağı aklının ucundan bile geçmemişti, aralarında geçen birkaç konuşmanın ardından Azuma'nın ne olursa olsun içkiye ağzını sürmek istemediğini anlamak zor olmamıştı ve bu yüzden onu sarhoş bir şekilde yakalayınca şaşırmadan edememişti. Diğerinin elindeki şişeyi almak için ona doğru bir hamle yaptı fakat Azuma bunu görmesiyle şişeye sarılmış ve yanındaki tanrıya daha da çok yakınlaşmıştı. Taedus'un kolunu kavradı. "Gitmeni söyledim, duymadın mı?"
Kaşları çatık olsa da sesi zayıf çıkmıştı. Odaklanmakta zorluk çekiyormuş gibi duruyordu ve yanakları alkolün etkisiyle kıpkırmızı olmuştu. O haldeyken birinin onu ciddiye alması gerçekten de zordu. Taedus kahkahasını daha fazla tutamadı.
Azuma yanından gelen gülme sesiyle irkilmişti ancak tanrının koluna daha da sıkıca sarıldı. Kaşları biraz daha çatılmış ve dudakları düşmüştü. Taedus bir yandan gülerken bir yandan da boştaki eliyle Azuma'nın suratına düşen saçlarını geriye attı.
Ange daha fazla onlarla uğraşmak istemediğine karar verdi, yine de geri gitmeden önce belirtmeden edememişti. "Ona daha fazla alkol verme."
"Neden?" Taedus, Ange'le daha fazla uğraşabileceğini düşünüyordu. Parmaklarını Azuma'nın saçlarından yanağına oradan da çenesine kaydırdı. Bunu yaparken Ange'in onu izliyor olduğuna emin olmuştu. Ardından çenesini tutarak suratını kendine çevirmesini sağlamıştı. Azuma herhangi bir şekilde ona itiraz etmiyordu. "Bu şekildeyken çok masum ve tatlı durmuyor mu sence de?"
Ange derince bir nefes aldı, farkında olmadan kasları kasılmıştı. Taedus'un ne yaptığının farkında olsa bile bir anda kendini geri dönüp odadan çıkamazken buldu.
Tanrı Ange'in tepkisini görünce sırıtmadan edemedi, ona ne kadar ileri gitmesine izin vereceğini merak ediyordu. Azuma'nın, kolunu serbest bırakmasını sağladıktan sonra karşısındaki savunmasız çocuğun kıyafetlerini çekiştirerek boynunu gözler önüne serdi ve uzun parmaklarını diğerinin yumuşak teninde gezdirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]
FantasíaHalf & Half serisinin dördüncü kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)