"A... Agusto'nun anahtarı... Neden sende?"
Lucas'ın sözleriyle Azuma yere düşen nesneye bakmış ve taş anahtar olduğunu görmüştü. Sylvia'dan arkasına bakmadan kaçarken ceketinin cebine koymuş olduğunu unutmuştu bile.
Hemen anahtarı alıp cebine geri sokmasına kalmadan Lucas ondan hızlı davranarak tek bir hamleyle anahtarı eline almıştı. Dikkatlice inceledikten sonra daha da çok şoke olmuştu. "Bu... Bu... Gerçekten de Agusto'nun anahtarı..."
Azuma'ya döndü, sesi titriyordu. "Agusto'yu öldüren... Gerçekten de sen misin? Bana bunca zamandır yalan mı söyledin? Sylvia demişti ama ben... Sen arkadaşım olduğun için sana inanmayı seçtim. Beni kandırdın mı yani?"
Azuma araya girmeye çalıştı ancak Lucas onun konuşmasına izin vermemişti. "Demek ki Sylvia'ya inanmalıydım, demek ki bunca zamandır salak olan bendim... Agusto sana ne yaptı ki? Bunca zamandır sana barınacak bir yer verdi ve yemek zamanları en iyilerini yemen için seni odasına davet etti! Karşılığı bu mu olmalıydı!"
Azuma aslında Lucas'a bir kez daha yalan söylemeyi planlıyordu fakat Lucas'ın ona bağırmasıyla zaten bozuk olan sinirleri daha da bozulmuştu. Zaten kendisini daha fazla suçlu hissetmemek için yaptıklarını düşünmemeye çalışıyordu. O da sesini yükseltti. "Özür dilerim! İsteyerek yapmadım."
Yaptıklarını itiraf etmesiyle Lucas sessizleşmişti. Birkaç saniye içinde genişlemiş gözlerine yaşlar toplanmıştı. Azuma'nın yakasına sarıldı.
Azuma, Lucas'ın istediği gibi tutmasına izin verdi. Karşı gelecek gücü kendinde bulamıyordu. "İsteyerek yapmadım da ne demek? Nasıl istemeden birini öldürebilirsin?! Sana kaç kere buradaki herkesi onun kurtardığını anlattım, beni bir kere bile dinlemedin mi? Onun hakkında bilgi almak için mi beni etrafında tuttun yoksa! Yanlışlıkla nasıl öldürdün onu?! Söylesene!"
Gözyaşları yanaklarına süzülürken Lucas neredeyse gürlüyordu. Azuma açıklamak istedi. Sadece kendini korumak için yaptığını söylemek istedi fakat ne önemi vardı ki? Lanet mührü kıramıyordu bile. Açıklarsa ne değişecekti? Açıkça suçlu olan kendisiyken Lucas bir anda onun tarafına mı geçecekti?
Bir cevap alamamasıyla neredeyse üstüne çıkmış olan Lucas onun yakasını bıraktı. Hâlâ şoktaydı. "Onun cansız bedenini görünce ne hissettiğimi biliyor musun? Buna rağmen güvendiğim bir arkadaşım olduğun için sana inanmayı seçtim... Ama sen... Kalbine o hançeri saplayan senmişsin meğerse!"
Azuma, diğerinin dehşete düşmüş ifadesine baktıkça kendisini daha da kötü hissediyordu. Ne yaptığının kendisi de farkındaydı. Gerçekten de isteyerek yapmamıştı...
Lucas bir süre daha Azuma'nın suratına baktıktan sonra kenara düşmüş olan kılıcını almış ve tek bir hamlede altında yatan çocuğun kalbine saplamıştı.
Azuma'nın düşünceleri ve duyguları soğuk kılıcın göğüs kafesinden geçerek kalbini deldiğini hissetmesiyle tamamen bölündü. Gözleri kararmadan önce son gördüğü şey Lucas'ın surat ifadesindeki dehşetin yerini tamamen şaşkınlığa bırakması oldu ve kendini karanlıkta buldu.
Karanlık.
Azuma karanlığı sevmiyordu.
"Uyan..."
Küçüklükten beri de sevmemişti ama bir şekilde alışmayı başarmıştı. Farkı şeyler düşünmeye başlayınca karanlığı neredeyse tamamen unutabiliyordu. Fakat bu sefer içine düştüğü karanlık çok daha farklıydı, çok daha derindi ve uzundu. Başka bir şey düşünmesine izin vermiyordu. Kendisini tamamen içine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]
FantasíaHalf & Half serisinin dördüncü kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)