LYCHİNUS'UN KRALI 4.KISIM

118 17 8
                                    

"Burayı nasıl buldun?"

Carla birkaç saniye boyunca sessizce Earlene'e öylece bakmıştı. Ardından bir süre tereddüt ettikten sonra kızın sorusunu cevaplamadan sordu. Sesi düz ve yorgundu. "Orion burada mı?"

"Burada." dedi Earlene. Carla gibi duraklamamıştı ancak daha fazla detay vermedi. İlk önce kendi sorusunun yanıtlanmasını istiyordu.

Carla bir şey demeden önce korkuluklara yaslanmış olan Azuma'ya ardından da Ange'e baktı. Onları yeterince tanımıyor olduğundan olsa gerek rahat hissediyormuş gibi durmuyordu. Fazla uzatmak istemediğinden en sonunda dudaklarını aralardı. "Orion'u takip ettim... Sihirle."

Earlene için de Ange için de bunun ne anlama geldiğini anlamak zor olmamıştı. Olanları kavramamış olan bir tek Azuma varmış gibi gözüküyordu.

Birini üzerine daha önce mühür koyulmadıysa takip etmek yasaklı sihirler arasında yer alıyordu ve insanların yapamayacağı, zor bir sihirdi. Yalnızca çoğu yasaklı sihir aksine yapabilmek için tek bir tane istisna vardı. Yasaklı olmadan ve sihir kullanabilen herhangi birinin kolayca yapabilmesi için o kişinin bir koşula uyuyor olması gerekiyordu.

Earlene duyduklarıyla hemen Carla'ya doğru büyük bir adım atmıştı. Azuma hayatında ilk kez onun gözlerinin kocaman açılmış, hatta heyecanlanmış olduğunu görmüştü. Kafası daha da çok karışırken Earlene konuştu. "Hamile misin?"

Ange sıkıntıyla başını ovarken bunu duymasıyla Azuma'nın gözleri de kocaman açılmıştı. Carla ise bu durumdan hoşnut gözükmüyordu. Yine de kafasını olumlu bir anlamda salladı.

Küçük bir hata yapmıştı ve karşılığında büyük sonuçlar ortaya çıkmıştı. Her şeye rağmen Orion bir prensti, bu yüzden Carla bu durum hakkında ne yapacağına karar vermeden önce onunla konuşmanın en iyisi olacağı kanısına varmıştı ve geç olmadan küçük bir sihir kullanarak nerede olduğunu tespit etmişti. Bir kez daha sordu. "Orion'la görüşebilir miyim?"

Azuma Carla'yı pek tanımıyor olsa da Carla onun evindeyken ona genellikle iyi davranmıştı ve çoğu zaman güler yüzlüydü. Onu bu şekilde görünce, Orion'un nasıl bir durumda olduğu da eklenince üzülmeden edemedi. Bu sefer kızın sorusunu cevaplayan Ange olmuştu. Earlene, ne diyeceğini bilmiyormuş gibi gözüküyordu. "Bunun mümkün olacağını sanmıyorum."

Carla, nedenini anlamazcasına bakışlarını Ange'e döndürdü. Ange başka kimsenin açıklamaya gönüllü olmadığını görünce söze girdi. "Orion melekler tarafından lanetlendi. Şu anda uyuyor. Tekrar uyanmayacak."

Carla'nın gözleri de onun dediklerini duymasıyla kocaman açılmıştı. Başta dediklerine inanamıyormuş gibi gözükse de hepsinin ciddiyetini görmesiyle durumu kabullenmekten başka çaresi olmadığını anlamıştı. Ange devam etti. "Senin için en iyisi saraya gitmen olur. Cael'in arkadaşı değil misin? Kardeşinin çocuğuna hamileysen kesinlikle seni saraya kabul eder."

Carla ne diyeceğini bilmiyordu. Biraz da kaybolmuş gözüküyordu. Oraya gelirken böyle bir şeyi beklememiş olduğu aşikardı. En kötü düşünmüş olduğu şey Orion'un onu istememesiydi. Eğer olaylar o şekilde gelişseydi o da şehrin dışında bir yere taşınıp çocuğunu orada büyütürdü ancak şimdi, Orion'la konuşamıyordu bile.

Carla'nın cevap vermesine kalmadan Earlene ortaya atıldı. Bir yandan da sanki onu koruyormuş gibi Carla'nın kolunu tutmuştu. Bu sahneye Ange dışındaki herkes şaşırırken Earlene konuştu. "Bu durumdayken saraya gidebilir mi ki? Bizimle kal."

Azuma şaşkınlıkla sahneyi uzaktan izlerken Ange'in Earlene'le uğraşmak istemediği suratından okunuyordu. "Buraya geldiğine göre oraya da gidebilir. Üstelik burada uzun süre kalmayı planlamıyoruz." Sonuçta Carla'nın daha karnında herhangi bir değişiklik varmış gibi gözükmüyordu.

"Burada kimse bizi bulamaz." diye karşı geldi Earlene. Her ne kadar yola çıkarken bu konu hakkında konuşmuş olduklarını hatırlıyor olsa bile anlamazdan gelmişti. Carla'nın kolunu çekiştirdi. "Yorulmuşsundur, içeri gel dinlen."

Carla onu reddetmek istese de Earlene, boyuna rağmen, ondan çok daha güçlüydü. Saniyeler içinde kızı çekerek evin içine götürmüştü. Azuma bir süre arkalarından bakakaldıktan sonra sordu. "Onun nesi var?"

Ange yanına gelmişti. Olanlar onu nedense çok rahatsız etmiş gibi gözüküyordu. "Bebeklerle kafayı yemiş, onunla tanıştığım günden beri böyle." Şimdi artık, Carla orada olduğu sürece Earlene'i oradan ayırmak zor olacaktı. Ange ona her şeyi ve Cael'in evin yerini biliyor olduğunu anlatabilirdi ancak bu sefer de kız kardeşinin, Azuma'nın hoşuna gitmeyecek bir şey yapmasını istemiyordu. Belki de bir süre bekleyip olacakları görmeleri daha iyi olurdu.

Azuma, bunu garip bulsa da yorum yapmadı. Earlene tuhaf biriydi ve üzerinde düşünmeye değmezdi. Onun yerine sordu. "Nasıl tanıştınız ki?"

"En harika şekilde değil." dedi Ange, Azuma'nın meraklı gözlerine bakarak. Her ne kadar Ange'in kendi hayatı hakkında detay vermeyi sevmediğini fark etmiş olsa da daha fazlasını duymayı istediği belliydi. Ange onu şaşırtarak bir cümle daha ekledi. "Zor bir durumdayım, o da beni kurtardı."

"Oh." dedi Azuma. Nasıl bir durumun içinde olduğunu sormak ve sormamak arasında kalmıştı ancak Ange her ne olursa olsun daha fazlasını söylemeyecekmiş gibi duruyordu. O yüzden konuyu değiştirdi. "Orion'u... Öldürmeyeceksin değil mi?"

Carla oraya gelmiş olduğuna göre, ayrılmayı planlasalar bile kızı kovamayacakları için en azından birkaç gün daha orada kalmak zorunda olabilecekleri için bu soruyu sormuştu. Ange herhangi bir cevap vermedi. Böylece Azuma ekledi. "Cael... Altum'un beni inciteceğini bile bile beni ona vermez..."

Azuma, Ange'in ona inanmadığının farkındaydı. Kendisinin bile dediklerine olanlardan sonra ne kadar inandığını bilmiyordu ancak beyni daha farklı bir seçeneği düşünmeyi reddediyordu. Ange iç çekti. "Biliyorsun, Earlene'i beklemek zorunda değiliz. Yalnızca ikimiz de buradan ayrılabiliriz."

Azuma'nın Ange'in dediklerini algılaması normalden daha fazla zaman almıştı. Hemen ardından yanaklarının ısındığını hissetti ancak düşününce Earlene etrafta yokken aslında kendisini çok daha rahat hissetmişti, yani onsuz ayrılmak hiç de kötü bir fikir değildi ancak aklına Carla'nın gelmesiyle hemen bu fikirden vazgeçti. Zavallı kızı sağı solu belli olmayan Earlene'le öylece bırakamazdı, bu çok canice olurdu. Ange'den birkaç adım uzaklaştıktan sonra yeniden ona döndü. "Carla'nın burada çok kalmak isteyeceğini sanmıyorum. O gittikten sonra yola koyulabiliriz."

Ange de öyle düşünüyordu ancak Cael'in tam olarak ne zaman tahta geçmiş olduğunu ve neler yapıyor olduğunu bilmiyorlardı. O yüzden tedbirli olmakta yarar vardı. "Üç gün." dedi. "Üç gün sonra gitmezse ya biz gideceğiz ya da..."

Devamını getirmemişti ancak ne diyeceğini anlamak zor değildi. Üç gün yeterli bir süreydi. Azuma birkaç saniyenin ardından onu onayladıktan sonra neler olduğunu görmek için içeriye girdi.

HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin