ALTUM 6.KISIM

85 15 4
                                    


Altum, gülümsemesi bir kez daha suratına yayılırken tereddüt etmeden kılıcını Ange'in omzuna geçirdi ancak kılıç diğerinin omzunu daha da derin bir şekilde yaramadan göğsünde hissettiği acı ve ıslaklıkla gülümsemesi suratında donmuştu.

Hemen boştaki eliyle, kalbini birkaç milimetreyle ıskalamış olan diğer kılıcı tuttu ve iki tarafı da keskin olan bıçağın elini parçalamasını umursamadan içinde daha fazla oynamasını engelledi.

En küçük bir hareketle dahi kalbi parçalanabilirdi.

Saniyeler içinde gözlerini kaldırıp Ange'in suratına baktı. Yorulmuş ve tanrıların tanrısına karşı kazanamayacağını anlayıp sonunda pes etmiş birinin ifadesine sahip değildi. Ne olursa olsun orada onu öldürmeye ant içmiş birinin ifadesine sahipti.

Ange onun gözlerinin içine bakarak sonunda derin ve uzun bir nefes aldı.

Altum hareketsizce donakaldı.

Jue'nin keşfettiği yeni formül sayesinde, Taedus'da olduğu gibi saniyeler içinde etkilerini göstermeye başlaması gereken Letum Çiçeği'nin kokusu tüm mağarayı doldurmuş olmasına rağmen Ange'e hiçbir şey olmamıştı.

Yoksa...

Yoksa bu adam en başından beri iksirin onun üzerinde işe yaramayacağını biliyor ve onu orada oyalamak için nefesini tutuyor numarası mı yapıyordu? En başından beri planı... Bu şekilde onun kendisine yaklaşmasını sağlamak ve sonra da onu acımasızca öldürmek miydi? Böylece tanrı olup Azuma'yı kurtarmayı mı düşünüyordu?

Altum istemsizce kendi kendine sinirlendi. Neden iksirin onun gibi bir canavarın üzerinde etkili olacağına emin olmuştu ki! Taedus'un üzerinde işe yaramış olması hiçbir şeyi kanıtlamıyordu...

Tüm vücudunun korkuyla titrediğini hissederken kaşları daha da çok çatılmıştı, Ange'in göğsünde zorladığı kılıcı daha sıkı bir şekilde kavradı.

O şerefsiz yalancının tekiydi! Ona artık güçlerinin çalışmadığını, istese bile kimseyi öldüremediğini ve bu yüzden de Aurae'den kurtulamayacağını söylemişti. Hepsi yalandı! Yalnızca işine geldiği şekilde davranıyordu! Bu yalanlara düştüğü için salak olan da ancak Altum'un ta kendisinden başka kimse olamazdı!

Tanrı, elinin titremesinin artmasıyla daha fazla orada olmaması gerektiğini anladı ve hemen kendini farklı bir yere ışınladı. Öleceği gün o gün değildi!

Astra'ya gitmek yerine ormana, Celeste'in yanına geri dönmeyi tercih etmişti. Eliyle göğsüne bastırırken dizlerinin üzerine düştü ve haykırdı. "Celeste!"

Celeste'in abisinin geri döndüğünü fark etmemesinin imkanı yoktu. Onu kızdırmamak için hemen evin girişine koştu ancak karşısında gördüğü kanlı manzarayla donakalmıştı. Altum gözlerini halıya dikmiş bir şekilde kendi kendine mırıldanıyordu. "Mahvoldu... Mahvoldu... Her şey mahvoldu..."

Celeste, istemese bile, içinde doğan panikle direkt olarak onun yanına çöktü. Konuştuğunda sesi titremişti. "Ne... Ne oldu?"

Altum elini göğsüne daha da sıkıca bastırırken bir kez daha haykırdı. "Her şeyi mahvettim!"

Celeste'nin olanlardan veya abisinin ne yaptığından haberi yoktu. Onu anlamıyordu fakat Altum'un sakinleşmesi gerekiyordu, kötü bir şekilde yaralanmış gözüküyordu. Üstelik bir tanrı olarak yaralarını iyileştiremediğine bakılırsa durum vahimdi ancak bir şey demesine kalmadan Altum yeniden söze girmişti. Hızlı bir şekilde konuşuyordu. Uzaktan gören biri onun kesinlikle kafayı yemiş biri olduğunu düşünürdü. "Taedus. Taedus. Onu da atamadım. Ne yapacağım şimdi?" Hemen ayağa fırlamış ve yolmak istiyormuş gibi parmaklarıyla sarı tutamlarını kavramıştı. "Benim için geri gelecekler. Lanet olsun. Lanet olsun!"

HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin