Herkes uyuduğunda Lucas söz verdiği gibi Azuma'nın kaldığı oyuğa gelmişti. Azuma, oradan kaçmayacak olsa bile çıkışın nerede olduğunu bilmesinin iyi olacağı kararına varmıştı. Syliva'nın özellikle çıkışı ona göstermemesinin şüpheli olduğunu düşünüyordu ve hissettiği tehlike hissi bir gıdım bile azalmamıştı.
Lucas daha önceki haline göre çok daha sakin gözüküyordu, Azuma'nın taş yatağın üzerinde oturduğunu görünce o da çok uzağına olmayacak şekilde oturdu. Azuma yanına oturmuş olan genci biraz daha incelerse neredeyse onun onu oraya soru sormak için çağırdığına hâlâ ikna olmamış olduğunu düşünürdü fakat buna kalmadan Lucas dudaklarını araladı. "Ne sormak istiyorsun?"
Azuma en azından onun sakin olduğuna ve yüksek sesle cevap vermediğine sevindi. Kendisi de kısık bir sesle sorularını sıralamak için ağzını açtı ancak tam o sırada birden bire garip sorular sorup şüpheli duruma düşerse onun için kötü olacağının aklından geçmesiyle dudaklarının arasından tamamen planlamadığı başka bir soru çıkmıştı. "N-Nasıl kuyuya düştün?"
Bu soruya ikisi de şaşırmışlardı fakat Lucas'ın şaşkınlığı Azuma'nınkinden kısa sürdü. Sakinliğinin yerini heyecan almıştı, gözleri parladı. "Yoksa benimle mi ilgileniyor?"
Azuma'nın kaşları çatıldı ve durumun nasıl bir kez daha bu hâle geldiğini sorgulamadan edemedi. Tam itiraz etmek için dudaklarını araladığında Lucas büyük bir hevesle devam etmişti. "Çünkü kurallara karşı geldim."
"... Altum'un kurallarına mı?" Azuma sormadan önce tereddüt etmişti.
"Şşş..." Lucas hemen onun susması gerektiğini belirten bir işaret yaptı ve sesini daha da alçalttı. "Burada onun ismini söyleme, kimse onu sevmiyor... Uzun bir süredir bu kuyunun dibindeyim o yüzden hangi kurallara karşı geldiğimin bir önemi yok. Neden bunu soruyorsun ki?"
"...Merak ettim."
"Yani... Benimle ilgilisin? Öpüşmek ister misin?"
Azuma kendisini daha da garip hissetmekten alıkoyamadı. "Hayır."
Lucas'ın suratı, gerçekten de onun evet demesini bekliyormuş gibi düşmüştü. "Neden dünden beri bana o şekilde sinyaller veriyorsun o zaman?"
Azuma ne diyeceğini bilemedi. 'O şekilde' sinyaller vermediğini söylemek istedi fakat Lucas'ın keyfini iyice kaçırıp diğer sorularına cevap vermeden gitmesini de istemiyordu. Neyse ki bir şey demesine kalmadan Lucas devam etmişti. "Yoksa yavaştan mı almak istiyorsun? Benim için sıkıntı değil."
...
Azuma cevaplayamadı.
"Peki ya sen nasıl buraya düştün?"
Azuma birkaç saniye sessiz kalmıştı. Kendisini uzun zamandır hissetmediği kadar garip hissediyordu. Yine de dişlerini sıkarak konuştu. "Güvenmemen gereken birine güvendim."
"O kişi... Kalbini mi kırdı yoksa?..."
"Senin de dediğin gibi geçmişte olanların artık bir önemi yok." Azuma, Lucas daha fazla konuşup bir kez değişik fikirlere kapılmadan onun sözünü kesmişti. Suratında her şeyin yazılı olup olmadığını yeniden merak ederken konuyu değiştirdi. "Buradan dışarıya nereden çıkılıyor? Bu mağaraların içi çok sıcak. Biraz bunaldım."
Aslında oyukların içi sıcak değil serindi fakat Lucas bunu sorgulamadan yanıtlamıştı. "Agusto'ya sorman lazım."
"Agusto'ya mı? Neden?"
"Çünkü buradan çıkışın tek bir kapısı var ve anahtar Agusto'da. Merak etme ama! İstersen ben gidip sorabilirim ama şu anda muhtemelen dinleniyordur. Rahatsız edersem bana sinirlenebilir." Açıkladıktan sonra Lucas'ın suratına mahcup bir gülümseme yerleşmişti.
"Hayır, gerek yok." diyerek onu hemen reddetti Azuma. "Agusto... Nasıl biri?"
"Hm? Şimdi de onunla mı ilgilisin? Yoksa daha kaslı tipleri mi beğeniyorsun? Çalışırsam ben de kas yapabilirim."
"Hayır, kimseyle ilgili değilim." Azuma sesinin sinirli çıkmasını engelleyebilse de istemsizce kollarını birbirine bağlamış, kaşları hafifçe çatılmıştı. Bu çocuğun düşünebildiği başka bir konu yok muydu?
Lucas onun cevabıyla iç çekti. "Peki... Dediğine inanıyorum." Kısa bir süre düşündükten sonra devam etti. "Agusto... Nasıl desem? Buradaki çoğu kişiyi kurtaran o, o yüzden ona saygı duyuyorum. Özünde iyi biri olsa da tek bir yanlış yaptığın zaman seni asla affetmez, o yüzden etrafındayken dikkatli ol. Gerçi sana sinirlenir mi orasını bilemiyorum, çünkü çok güzelsin ve aynı zamanda bir yarı melek yarı şeytansın. Yine de ben senin yerinde olsam ona fazla yaklaşmazdım. Doğru... Sen buraya yeni düştün değil mi? Dışarısı nasıl? Eski günleri gerçekten özlüyorum."
Azuma Lucas'ın Agusto'dan konuşmamak için bilinçli olarak mı konuyu değiştirdiğini merak etse de bir şey demeden yalnızca kafasıyla onu onayladı. Lucas devam etti. Gözlerini yere dikmiş ve suratına küçük bir gülümseme yerleşmişti. "Biliyor musun? Buradaki kişilerin amacı ya ölmek ya da dışarıya çıkmak ama ben güneşi son bir kez daha görmeden ölmek istemiyorum..."
Azuma konuşmasının böyle karanlık bir yöne gideceğini tahmin etmemişti. Bu surat ifadesine de yansımın olmalıydı ki Lucas ona kısa bir bakış attıktan hemen sonra yeniden konuşmaya başladı. "Üzgünüm! Bir anda böyle depresif bir konudan bahsetmek istememiştim! Biriyle bu şekilde konuşmayalı uzun süre geçti... Buradaki kimse birbirlerine tek bir laf bile söylemek istemiyor. Beni dinleyen birini bulunca bir anda içimi döküverdim."
Ardından ortamı yumuşatmak için gülmüştü ancak Azuma ona katılamadı. Bir anda karşısındaki çocuğa karşı empati beslemeden edememişti. Uzun süredir neredeyse istenmediği bir yerde durmak kolay değildi. "Yok... Sadece... Bilmiyordum."
"Nereden bilebilirsin ki?" Lucas yeniden güldü ve ardından da esnedi. "Başka soracak bir sorun yoksa ben artık gideyim... Ya da istersen burada da kalabilirim tabii ama dinlensem iyi olur."
"Son bir şey daha." Azuma, her ne kadar Lucas'ı az da olsa anlayabildiğini hissediyor olsa bile her zaman başında durmasını da istemiyordu. Sorusunu sorduktan sonra başka bir şey demeden gerçekten de gideceğini umdu. "Agusto'nun... Bahsettiğin anahtarı nerede tuttuğunu biliyor musun?"
Sorusu Lucas'ı şaşırtmıştı. "Muhtemelen ceketinin cebinde. Neden soruyorsun ki?"
"Hiç..." dedi Azuma, söyleyebileceği güzel bir yalan aklına gelmiyordu. Neyse ki Lucas üzerinde fazla düşünmeden yeniden gülümsemişti. Kendi derdine daha çok düşmüş gibi duruyordu. "Ee... Yanında yatmamı ister misin?"
"... Yalnız yatmayı tercih ederim." Azuma da sinirleri bozulmaya devam ettiğinden hafifçe gülümsemeden edemedi.
Lucas kendisi üzülse bile insanları zorlamayı seven biri değildi. "Hahaha... İyi o zaman. Gidiyorum ben."
Taş yataktan kalkarken Azuma'ya ona kalmasını söylemesini istiyormuşçasına baktı fakat Azuma'nın dudaklarını bile kıpırdatmamasıyla sonunda iyi geceler diyerek oyuktan ayrılmak zorunda kalmıştı.
O gittikten sonra Azuma kendini daha da depresif hissetmeden alıkoyamadı.
Hem çıkışın yerini bilmiyordu hem de bilmediği o çıkış için Agusto'nun 'muhtemelen' cebinde olan bir anahtara ihtiyacı vardı.
Başında hissettiği sızıyla alnını tutarak taş yatağa uzandı ve seçeneklerin bol olmadığını bilse de ne yapabileceğini düşünmeye kuruldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/283798678-288-k577021.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]
FantasiaHalf & Half serisinin dördüncü kitabıdır. ////// BL yani iki erkek arasındaki aşk kitapta yer almaktadır, ona göre okuyun~ Umarım beğenirsiniz. :)