ÖZEL BÖLÜM

93 6 4
                                    

Bağımsız özel bölümdür. Arkadaşım Diana'ya bu bölümü yazdığı için teşekkür ederim, Cael'in duygularını çok güzel yansıttığı için burada paylaşma kararı aldım. Keyifli okumalar~

---

Kolları arasındaki safir gözlü adama baktı, ne kadar da güzeldi. Bedenleri bir olurken yumuşak dudaklarına bir öpücük kondurdu. En karanlık geceden bile daha asil görünen saçlarına dokundu, bir daha asla bırakmak istemediğini düşündü. Fakat bu düşünceleri belirli bir Tanrı'nın onu kollarından alıp uzaklaştırmasıyla dağıldı. Sevdiğine tekrar ulaşabilmek için uzandı, koşmaya başladı; haykırıyordu adını. "Azuma!"

Ve sonunda Cael kabusundan kan ter içinde uyandı. Derin derin nefes alıyordu. Kısa bir bekleyişten sonra yatağında doğruldu, gördüğü rüyayı anlamlandırmaya çalıştı. Kısa süre içinde tanıyıp yakınlaştığı bir kişiye duyduğu özlemin bu denli büyük olmasını açıklayamıyordu kendine. Seçimlerine lanet etti, her şeyi mahvetmişti. Her şeyi kardeşlerini korumak için yapmış fakat onu bile tam olarak becerememişti. Şimdi ise kendinden geriye yıkık bir hükümdar ve aşağılık bir Tanrı'nın kölesi kalmıştı. 

Geri uyuyamayacağına kanaat getirdikten sonra yataktan kalktı, masadaki mumu yaktı ve odasından çıktı. Kafasını dağıtmanın bir yolu olmalıydı, içindeki acı ve pişmanlığı dindiremese de en azından vicdan azabını hafifletmenin bir yolu... Onu içten içe yiyip bitiren birikmiş duyguları bir şekilde açığa vurup rahatlamalıydı. Gördüğü rüya sadece vicdan azabını körüklemekle kalmamış yitirdiği mutluluğa olan açlığını da arttırmıştı. 

Sarayın devasa koridorları ona artık küçücük geliyor, adeta boğuluyordu. Düşündükçe başı ağrıyor, beyninin susmasını diliyordu derken önünde yürüyen bir figür gördü. Uzun, kömür kadar siyah saçlar. Belki de karanlık ona bir oyun oynuyordu ama bu Cael için önemli değildi. Kalbini yerinden çıkacakmış gibi attırmaya yetecek bir umut parçacığıyla figürün ardından koştu. Omzundan tutup onu kendine döndürdü. "Azuma..."

Kendisine bakan bir çift kahverengi göz ise tüm umudunu koridorda esen rüzgarla alıp götürmüştü. 

Genç kadın karşısındakinin kim olduğunu anladığı saniye elindeki mumdanlığı panikle düşürdü ve saygıyla Cael'in karşısında eğildi. "Kralım, affedin beni, kötü bir niyetim yoktu. Yalnızca uyuyamadığım için yürüyüş yapıyordum!"

Cael'in heyecanlı bakışları saniye ve saniye soğudu. Elbette ki aradığı kişi ona ihanet ettiği duvarlar arasında olamazdı. Göz ucuyla önünde eğilen kadına baktı. Mum ışığı altında saçlarının siyah değil koyu ton bir kahverengi olduğunu seçebilmişti. Kadının ne görüntüsü ne de sesi Azuma'nınkine benziyordu. Boş gözlerle kadına bir süre daha baktı. Üzerinde ince bir kumaştan yapıldığı vücut hatlarını besbelli etmesinden anlaşılan beyaz bir gecelik vardı, fazlası değil.

Zihni yine ona oyunlar oynuyor, bir şekilde içindeki doluluğu atmasını söylüyordu. Mumu söndürdü. Karanlıkta en azından saçları onunkini andırıyordu.

Tek ışık kaynağının yitip gitmesiyle kadın merak içinde yavaşça kafasını kaldırıp krala baktı. Uzun süredir hiçbir cariyeyi kabul etmeyen o soğuk ve erişilmez krala...

Harem içerisinde bir dedikodu baş göstermişti, buna göre kralın kalbini bir kadın çoktan çalmış fakat kayıplara karışmıştı. Haremdekilerin bilmedikleri ise kral kalbini farkında bile olmadan başka bir adama sunmuş ve aralarındaki bağı korumak yerine o adama ihanet etmişti. Karşılığında ise adam ona sunulan kalbe bir hançer saplamış ve başka bir adamla hayatına devam etme kararı almıştı: Ange'le. 

Cael tek bir kelime bile etmeden kadının bileğinden tuttuğu gibi odasına sürükledi. Kadın kendini kralın yatağında bulmayı beklemiyordu, afallamıştı. Tam konuşmak için ağzını açmıştı ki Cael engel oldu.

"Tek bir kelime bile etme."

Kadına sinirli değildi, sadece kadın konuşursa Azuma ile sesleri benzemediği için karşısındakini kaybettiği aşkı olarak hayal edemeyecekti. Kadın korku içinde itaat etti. Cael'in yavaşça üzerindeki gecelik takımından kurtulmasını izledi. Cael ikinci emrini de verdi.

"Soyun ve arkanı dön."

Kadın denileni ikiletmeden yaptı. Yatakta sessizce oturuyor, merak ve şaşkınlık içinde bekliyordu.

Cael önce incelemekle yetindi. Kadının beli Azuma'nınki kadar şekilli değildi. Ardından yaklaştı ve dudaklarını kadının önce omzuna dayadı, kadının saçlarını kenara çektikten sonra ise sırtına birbiri ardına öpücükler dizdi. Tüm hayali karşısındakinin o an Azuma olduğuydu. Kadının cildi Azuma'nınki kadar yumuşak değildi. Zihnini biraz daha zorladı, kendini yeterince kandırabileceğini düşünüyordu.

Kadını uygun pozisyona getirdi, elini ağzına koyarak hiçbir şeyden haberi olmayan cariyenin ses çıkarmasına engel oldu ve onunla ilişkiye girdi. Tüm süreç boyunca ise dudaklarında tek bir kelime vardı: "Azuma"

Düşünceleri onu zehirlemeye devam etti: Azuma'nın çok daha iyi hissettireceğini düşündü, teninin daha tatlı olduğunu, çok daha güzel koktuğunu... Her şey konu Azuma olunca güzelleşiyor, anlam kazanıyordu. Ve daha fazla kendini kandıramayacağını anladı. Bedenini kadınınkinden ayırdı ve son emrini verdi.

"Çık dışarı."

Kadın yere düşmüş olan geceliğini kaptığı gibi odayı terk etti. Az önce hizmet ettiği kral ise masasının başındaki sandalyeye kendini atmış şakaklarını ovuyordu. Seçtiği ülkenin ve tahtın bedeli buydu işte: karanlık ve soğuk bir odadaki herhangi bir sandalye ve zihninde egemenlik kurmuş zehirleyici düşüncelerle bir başına kalmak. 

HALF & HALF - Yarı Tanrı [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin