11.BÖLÜM TABLO

1K 120 181
                                    


Multimedya ŞÛRA ALGANOĞLU...

*Sizinde gözünüzde canlanan ŞÛRA bu mu ?

** İnanın çok aradım. Kitaba başlamadan önce yorumlar mısınız bu fotoğrafı ?

HAYDİ BİSMİLLAH...

Kübra'dan...

Özlem çorak toprağın suya kavuşması gibi birşey mi ? Özlem bir ceza mı, yoksa mükâfat mı ?

Bir Yazar, yada Şair; özlemi ne kadar anlatırsa anlatsın, ne kadar betimlerse betimlesin, o'nun o mısraları yazarken hissetiğini siz hissedebiliyor musunuz ? Kalbiniz o'nun kadar hızlı atıyor mu ? Dışarı aktığını sandığınız göz yaşınız içinize akıp, sizi günden güne eritiyor mu ? Annesi yaylalardayken gün boyu süt'e hasret kalan kuzu, saatler sonra kapı açıldığında yüzlerce koyunun içinde hiç ıskalamadan annesini bulmasını sağlayan özlem mi ? O aklı, o eşsiz içgüdüyü o'na yerleştiren kim ?

Peki, Allah bütün yaratılanlardan üstün yarattığı insan oğluna özlemi aşılarken mükâfat mı sunmuş oluyor yoksa ceza mı ?

Ben şuan Zümra ve Rahman'ın gözlerinde benzeri olmayan bir mükâfat görüyorum. Dünya'yı emirleri altına alan milyarderlerin kaç tanesi bu çiftin sahip olduğu zenginliğe sahip. Bazen içindekileri dökmene kelimeler yetmediğinde bütün dünya'da aynı dili konuşan gözler devreye giriyor.

Zümra ' Benim gördüğümü sende görüyor musun?' der gibi yüzüme baktığında, Rahman'ın, Zümra'ya yıllardır neden 'Yosun gözlüm' dediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Zümra'nın yaşlı gözlerindeki koyu yeşil göz bebekleri suyun altındaki taze yosunu andırıyordu.

At'tan inmemiş donup kalmıştı.

İnanmıyordu !

İnanmıyordu çünkü karşısındaki Rahman yıllar boyunca onlarca kez rüyasına giren Rahmanlar'dan sadece bir tanesiydi.

Dokunmak istese bacaklarında kuvvet yok, konuşmak istese çenesi kenetli.

Ya Rahman !

Yıllar kası'nın üzerine kas katmış daha da irileşmişti. Ne kadar kuvvetli olsa da, Zümra sarıldığında ağlayacak kadar dertli, yıkılacak kadar dermansızdı.

Onun yükü daha ağırdı. O Komutandı. Yanındaki ona sâdık askeride olsa zaafını göstermemeliydi. Zümra'nın Kömür Gözlüsü'nün gözleri, karşısındaki Yosunlara çocuk kadar masum, aç bir kuzu kadar muhtaç, hata yapmış bir ilkokul öğrencisi kadar mahcup bakıyordu.

Zümra'ya ne kadar muhtaç olsa da; içten içe kendini muhakeme ediyor, o'nu üzdüğü için kendinden nefret ediyordu Rahman.

"Kom... Komutanım ben gideyim artık."

Boynunu devirip Zümra'nın dünyasına dalan Rahman aniden ciddileşti.

"Tamam Üsteğmenim ! Nereye gidip, ne yapacağını biliyorsun."

Rahman bunu derken bir saniye bile Zümra'nın gözlerinden ayırmamıştı gözlerini.

"Emrettiğiniz gibi Komutanım !" diyen Asker ağaçların arasına doğru uzaklaşmaya başlarken, Rahman'ın ilk kez konuştuğunu duyan Zümra zor belâ Karabasan'ın sırtından inip, ayağını nemli çimlerle buluşturdu.

Zümra'nın içinde bulunduğu, kendisinin sebep olduğunu düşündüğü şoku gören Yaren'i yüzüne bakmaya utanıyordu.

Rahman başını yere eğip çocuk gibi parmağı ile oynarken, kaldırıp Zümra'ya baktıktan sonra boynunu tekrar yana devirip bir kaç saniye bekledi. Çenesindeki kilidi açmaya çalıştığı titreyen dudaklarından anlaşılıyordu.

KOD 571Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin