ZÜMRA'DAN...
Sabah kalkıp herzamanki gibi çocuğunuzu okula, eşinizi işe yolcediyorsunuz. Önceki günün yorgunluğu sinirlerinize kadar işlemiştir. Kahvaltı masasını alelacele toplayıp kahvenizi yaparak zigon sehpaya yerleştiriyor, televizyon karşısına geçerek çıkan ilk kanalı yorguluğun verdiği saflıkla ne izlediğinizi bilmeden seyrediyorsunuz. Elinizde kahve fincanı ile tam başınız düşecekken kapınız çalıyor.
'Hayırdır inşAllah !'
Kötü birşey olacağı aklına gelmesede Aysel Abla gibi imanlı bir bayanın vereceği ilk tepki budur değil mi ?
'Hayırdır inşAllah ! !'
Uykunuz açılıyor kapı dürbününden bakmaya gerek duymadan açıyorsunuz.
Karşı karşıya geldiğiniz dehşet adranalin patlamasına sebep oluyor, kapıyı kapatmayı dâhi akıl edemiyorsunuz.
Hızlanan kalp, tutulan dil, irileşen gözler ve sonuna kadar açılan ağız ile karşınızdan gelen tek bir kelimeyi bekliyorsunuzdur.
Siyahlara bürünmüş, tam teçhizatlı, korkunç maskeli bir varlıktan ince, tatlı bir bayan sesi çıkıyor.
"Sizi almamız emredildi ! Bizimle gelebilir misiniz Aysel Hanım?"
"Siz kimsiniz ? Nereye götüreceksiniz beni ?" desenenizde o dehşete karşı kalbiniz nedensizce yumuşuyor.
Karşısındaki karanlık böyle sorunun geleceğini bildiği için hazırlıklı gelmiştir.
"Milli İstihbarat Teşkilatı. Korkmanıza gerek yok. Lütfen çıkalım."
O varlık o teçhizatla kapınıza dayanmışsa bir ev hanımı olarak söylediklerini yapmaktan başka seçeneğiniz yoktur. Kimlik sormayı, belki anahtarı almayı dâhi akıl edemez, rica bile edilse gitmek zorunda hissedersiniz.
Siyah bir minibüse bindirilirsiniz ve gözleriniz bağlanır.
Duâ etmekten başka hiçbir çareniz kalmamıştır.
Hilâl'in annesi Aysel Abla'nın düştüğü durum tamda buydu. Yanında onun için canını verecek kocasının olduğunu bilsede elleri titriyor, dudakları sessizce ne olduğunu bilmediğim Esmâ'yı zikrediyordu.
"Masaya oturtun Kızıl !"
Rahman'ın kalın sesi ile irkilen karı-koca gözlerinin bağlı olmasına aldırmadan sesin geldiği yöne, arkalarına baktılar.
"Ne... Ne yapacaksınız bize ?"
170 boylarında, tepesindeki saçları tamamen dökülmüş baba, can yoldaşının elini tutup titreyen sesi ile sormuştu bu sorusunu.
"Korkulacak birşey yok Ergün Abi. Lütfen masaya oturun."
Asel, Aysel Ablanın; Ülkü, Ergün beyin koluna girip masaya oturttular.
Rahman masanın başına yerleştikden sonra bana döndü;
"Zümra hanım siz sağıma, Gülçin Hanım, Kübra Hanım sizde Zümra Hanımın yanına oturun lütfen."
'Zümra Hanım ! Seni yerim ben yer ! 'Hanım'mış... Iyyy...'
O an, o maskenin arkasındaki helâlime o kadar canım kaynamıştı ki; Kendime hakim olamayıp, o kadar insanın içinde sarılmamak için bir süre yanına yaklaşmaktan çekindim.
Gülçin, Karabasan'ın yanındaki koltuğu boş bırakıp diğerine geçti.
Kendimden emin olup yerime geçtikten sonra, Rahman kardeşlerine dönüp masayı gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD 571
General FictionSessiz bir gecenin karanlığında silah kayışını sağ omzuna takmış dolunaya dalıp gitmişsindir. Önünü aydınlatanda o'dur, korkunu bastıran da. Ya o dolunay kara bir bulutun arkasına girerse ? Her çekirge sesini mermi vızıltısının; her ateş böceği par...