Bu bölümü lanoglumboyleolmaz kardeşime ithafen yazıyorum.
YUSUF'dan...
Hücum yeleğimize kadar vücudumuza yapıştıran sıcak havayı birden bire ince, serin bir esinti aldı. Böcek seslerinden eser kalmamış, biz buraya gelene kadar ince olan Hilâl, Türklerin öz evlatları olan Kara Muhafızlar'ın gelişini haber verircesine büyüyerek gökkubbeyi azda olsa parlatmaya başlamıştı.
Birinci aydınlatma fişeği patlamasından iki dakika geçmesine rağmen, ne telsizden ses geliyordu, ne de aşağımızda bulunan köpeklerden herhangi bir atış. Geniş bir çukurdaydılar ve atış üstünlüğünün bizde olduğunun farkındaydılar. Silah seslerinin kesilmesi ile dağa yayılan ürkütücü sessizlik adamların ne denli profesyonel olduğunu gösteriyordu.
'Bekle, namlu ışığını gör ve ateş et.'
Mevzi almış ateş etmemizi beklerlerken telsizin cızırdaması ile kalbim dışarıdan duyulacak şekilde hızlanmaya başladı.
"Yüzbaşı !"
Bu Gölgeydi.
"Emredin komutanım !"
Kısa bir sessizliğin ardından Gölge Komutan tekrar telsize girdi.
"Çukurun batı yakasına, komutanların bulunduğu mağaranın üzerine sız ve bir aydınlatma daha at ! Kesinlikle görmeden ateş etmeyin."
Kutay Yüzbaşı;
"Aydınlatmadan sonra ateş desteği vermeyelim mi komutanım ?"
"Vermeyin aralarındayız ! Görmeden ateş etmeyin."
'Siz nasıl bir psikopatsınız be ?'
"Emredersiniz komutanım ! İki dakika sonra aydınlatma tam merkez noktada patlayacak."
"İki değil, bir dakika Yüzbaşı !"
"Emredersiniz komutanım." diyen Kutay Yüzbaşı bize döndü.
"Bunlar ne zaman indi, hangi ara sızdı lan ?" deyip ayağından fırlayan toprağı üzerimize attırdıktan sonra doğu tarafına doğru koşmaya başladı.
İyi insanların azlığından mıdır bilmem ama; bir insan küçük bir iyilik yaptığında bu iyilik medyaya yansır ve kahraman olur.
Bu delilerle Cizre de karşılaşan devrem Hakan anlatıncaya kadar benim düşüncemde Kara Muhafızlar böyleydi.
'Medya'nın büyütmesi işte!'
Profesyonel bir asker olan Hakan, bu karanlık adamları böyle anlatıyorsa onlar hakkında bilmediğimiz çok şey var demektir.
Sadece askerlik değil hangi meslek kolunda olursan ol kesinlikle 'Oldum!' demeyeceksin.
Bir askeri asker yapan zor şartlara dayanmak veya attığını vurmak değildi. Hakan'ın anlattıkları, özellikle Tibet Binbaşı'yı tanımam kendimi sorgulamama yetmişti.
Evet; Temel İhtisasa girdim; evet Hayati İdame eğitimini ve Cehennem Haftasınıda başarıyla geçip hayalimdeki Bordo Bereyi taktım ama bilmediğim çok taktik, çok strateji vardı.
Onların bu derece profesyonel askerlerin arasına dalga geçer gibi sessizce dalması eğitimle olacak birşey değildi.
Gözlerimi, herhangi bir sızıntı olma ihtimaline karşı, yamaca sabitlerken; aklıma Çanakkale'de, esrarengiz bir şekilde kaybolan Norfolk Alayı'nın, dördüncü Taburu gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD 571
General FictionSessiz bir gecenin karanlığında silah kayışını sağ omzuna takmış dolunaya dalıp gitmişsindir. Önünü aydınlatanda o'dur, korkunu bastıran da. Ya o dolunay kara bir bulutun arkasına girerse ? Her çekirge sesini mermi vızıltısının; her ateş böceği par...