Birinci kitabı okumayıp direkt bu kitaba başlayan okurlarım var. Tamamen bir araya gelen Kara Muhafızlar'ın arasındaki dostluğun ne denli kuvvetli olduğunu göstermek için bu bölümde bir risk alıp geçmişe, Ada günlerine daldım. Hikayenin akışı bozulmuş düşüncesi ile okumayı bırakmayı düşünürmüsünüz bilemem ama; ben 'BIRAKMAYIN !' derim...Daha fazla uzatmadan bölüme geçiyorum. Umarım zevk alırsınız. İki kelimede olsa mutlaka değerli yorumlarınızı bekliyorum.
Yıl 2003 ADA
KORAY'DAN...
Baharın gelmesiyle iri yapraklarını dışarı salan gürgen ağaçları geniş gölgesini halı misali ayaklarımıza sermişti. Önümüzdeki dik yamacı aşan tatlı rüzgar, baş gösteren otları yalayıp terli göğüsümüze vururken tarifi olmayan ferahlığı içimize kadar işliyordu.
Rahman cezadan çıkalı üç hafta olmuştu. Yüzündeki ve vücudundaki işkence izleri kabuk bağlamış, topallayan bacağı eski haline dönmüştü.
"O Oğuz zibidisiyle Ömer de değilmiydi la et çalma sırası ?"
Sesini sağlam, moralini eskisi gibi düzgün görmek mutlu etmişti bizi. Dediğini yapmış, bedelinin ne kadar ağır olacağını bilsede ada'ya helikopter indirtip Boramızın hastaneye yetişmesine vesile olmuştu.
"Sana diyom la leylek duymuyon mu ?"
"Ne dedin oğlum anlamadım ?"
Arkasını dönüp yüzüme baktığında, gözüm uzun sık saçlarına asılı kalan gazel parçasına takıltı.
"'Et çalma sırası' diyorum Oğuz zibidisi ile Ömer de değilmiydi ?"
"Haaa ! Yok ula onlar geçen hafta çaldı."
Şüpheli bakışlarını yüzüme çevirip bir süre düşündü.
"He lan doğru ya ! Burak Abi'ye yakalanmaktan son anda yırttılar."
"Elektriği fazla kaçırmışlar, beynin kurumuş."
Enseme vurup, yüzünü ekşiden Rahman, beklemeden yürümesine devam etti.
"Dalga geçme lan zırto ! Kilerin anahtarı cebinde, unutmadın değil mi ?"
"'Korhan Binbaşı'ya denk geldiğimizde aniden arama yapıyor' diye yangın kovasının altına saklıyoruz ya lan. Sen iyice saflaşmışsın haaa. Üç hafta oldu oğlum topla kendini artık."
Başı ile karargahı gösteren Rahman;
"Oğlum bu seferki çok ağır oldu lan. Daha hâla öksürdükçe burnuma duman kokusu geliyormuş gibi hissediyorum. Vicdansız Mete !" deyip aştığımız son tepeden sonra gözlerini kısıp yemekhaneyi izlemeye başladı.
"Korhan Baba duymasın Kod Adı ile hitap ettiğini."
Yemekahaneden gözlerini çekmeyen Rahman;
"Duysun ! İşkence yaparken durmadan 'Mete' dedim. Benden çok o acı çekti." deyip gülümsedi.
"Rahman !"
"N'oldu ?"
"Sen harbi manyaksın la !"
"Akıllı adamın burda ne işi var oğlum ?" diyen Rahman omzuma vurup yangın söndürme ünitesinin yolunu tuttu.
"Yemekhane de Dudu Anadan başka kimse yok. Haydi acıktım."
Burak Abi'nin, Korhan Baba'dan gizli, yedeğini yaptırıp bize verdiği anahtar, sağdan üçüncü kum kovasının altındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD 571
General FictionSessiz bir gecenin karanlığında silah kayışını sağ omzuna takmış dolunaya dalıp gitmişsindir. Önünü aydınlatanda o'dur, korkunu bastıran da. Ya o dolunay kara bir bulutun arkasına girerse ? Her çekirge sesini mermi vızıltısının; her ateş böceği par...