Yeliz Ablamız'ın kızı Merve'ye ithafen yazıyorum... Avusturya daki ve bütün gurbetteki canlarımıza Selamlar...SERPİL'den...
Sıfır derecede silah tutmak ne laptop çantası taşımaya benziyordu ne karşında oturan hastanın düşüncelerini ve ruh halini analiz etmeye. Soğuktan kavrulup lekelenmeye başlayan cildi, çatlayan elleri, kıpkırmızı olan minik burnu ve uykusuzluktan dolayı güzel gözlerini saran morluk.
Sekiz aydır ölüm eğitimine katılan Kağatun Ana'nın değişmeyen tek güzelliği gözleri ve körelmek bilmeyen azmiydi. Alaganımızın emri ile eğitime alınan Şura, Kübra, Çağıl Teyzemizde Zümra'nın atlattığı zorluklardan tek tek geçmişti. Onların cehennem haftası, bu gece, sekiz aydır görmedikleri Alaganımızın pusu denetlemesi ile son bulacaktı.
Şura!
Zifiri karanlıkta bile gündüzü andıran Gök Gözleri içimizi ısıtmaya önümüzü aydınlatmaya yetiyordu. Yorgunluktanmı bilinmez ama üzerindeki huzursuzluğu hissedebiliyordum. Aksi takdirde sekiz ay sonra babasını görecek olan Şura'nın yüzünden gülücüğün eksik olması imkansızdı.
Kübra!
Normalde kocası ile her dakika kavga halinde olsada burada onun emirlerine boyun eğmek zorunda kalıyordu. Koray Komutan, evinde şen şakrak bir baba dağda Kara Muhafızlar'ın Gölgesiydi. Biraz önce şarkı söyleye söyle çiğ düşmüş dağ yamacını inerken kalçasının üzerine düşmesi Kübra dahil hepimizin için için, gizli gizli gülmemize, Oğuz Komutanın bağıra bağıra kahkaha atmasına sebep olmuştu.
"Hep böylesin oğlum! Elini uzatıp kaldırma yok. Ağızını aça aça anırıyon. Bu saf Songül nasıl kaptırdı sana gönlünü bilmiyom."
"Bana ne diyosun oğlum. Son 200 metredir sana; 'Sus Koray, önüne bak Koray' diyorum."
"Konuşma lan! Kağan'ın oğluyum diye oran buran oynadı farketmedim sanma."
Bunu söylediğinde Oğuz Abi'nin yüzünün düştüğünü karanlıkta bile görebilmiştim.
"Benim ailem sizsiniz kardeşim. Şunu söyleyip durma bana."
Koray Komutan aniden durup Oğuz Komutana baktı.
"Harbiden alındın mı lan?"
"Valla alınıyorum oğlum. Ayrıştırmayın beni."
"Saçmalama oğlum şaka yapıyom."
"İyi hadi tamam. Bian önce şu vadiden çıkalım."
İntikal muhabbetimiz böyle gelip geçerken en arkada yeni mezun kızlarımızla çeneye dalan Çağıl Teyze birkez daha Gölgen'in fırçasını tattı.
"Çene değil bacak çalışacak."
Teyzemiz kendini toparlarken kız gurubu hızlıca arayı açtı.
Gölge;
"Anlaşıldı mı?"
Çağıl Teyze;
"Emredersiniz Komutanım!"
'İçinden; 'Eğitim bitsin evimize dönelim kırdım bacaklarını Koray' diyordur muhtemelen.'
Vadiyi geçmiş istirahat yerimizde durmuştuk.
Metlerinize oturup;
"Bana kulak verin hanımlar." diyen Gölge herkesin silahlarını çatmasını beklerken üzerimize esen lodosun sıcaklığını tüm bedenimde hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD 571
General FictionSessiz bir gecenin karanlığında silah kayışını sağ omzuna takmış dolunaya dalıp gitmişsindir. Önünü aydınlatanda o'dur, korkunu bastıran da. Ya o dolunay kara bir bulutun arkasına girerse ? Her çekirge sesini mermi vızıltısının; her ateş böceği par...