19.BÖLÜM 2-25-21-1-14 🖤

1K 115 307
                                    

Bu bölümü zehrraerden kardeşime ithafen yazıyorum...

Merhabalar canlar;

Biliyorum geç kaldım. Ama inanın en çok zorlandığım, beynimi yakan bölüm bu bölüm oldu. İki bölüm uzunluğundaki emekle affınıza sığınıyor,
iyi zaman geçirmenizi diliyorum.

YUSUF'dan... Kudüs

"Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik."

"Bu da mı Yunus Emre'den ?"

"Evet! Ne güzel söylemiş değil mi?" diyen Kayhan tezgahdaki eşofmana elini sürüp devam etti.

"Şu çocuklara baksana. İçlerindeki korku biran olsun eksilmiyor; heran herşey olur havasındalar. Düşünsene Türkiye buraya çıkartma yapmış ve hoparlörden Yunus Emre'nin bu mısraları okunuyor." demesi olacak şeyleri gözümde canlandırmama sebep olmuştu.

"İnşAllah o günleri görmek nasip olur."

"İnşAllah..."

Kudüs Yıldızlar Geçidi pazar yerini adımlarken bundan yüz yıl önce Osmanlı bayraklarının asılı olduğunu hayal ettiğim taş duvarlar, yıllardır yareni'ni bekleyen gelinlik kız misali güzelliğini koruyordu.

Kalın duvarları ile üç katlı binalar, o binaların altına gömülmüş, tezgahlarını dışarı taşıran asırlık tuhafiye dükkanları ve sırasıyla altlarından geçtiğimiz tarihi kemerler Osmanlı mimarisinin güzelliğini gözler önüne seriyordu.

"Kanka! Komutanın verdiği şifreyi unutmadın değil mi ?"

"Yok oğlum unuturmuyum?"

Gözleri uçsuz bucaksız taş yolu seyreden Kayhan'ın, elleri cebinde yerde taş varmış gibi ayağını savurup kendi kendine gülümsemesi istemsizce tebessüm etmeme neden oldu.

"N'oldu lan neye güldün?"

Vücudunu dikleştirip gururla yüzüme bakan Kayhan;

"Oğlum ben hâla inanamıyorum, rüya gibi geliyor." dediğinde neden bahsettiğini anlamam zor olmamıştı.

"Harbiden öyle. Yıllarca, Şehit olduğunu sandığımız Karabasan'ın askerliğini yapmışız."

Kayhan;

"Gerçek ismi Rahmanmış."

"Üç tanede çocuğu varmış. Ne büyük gurur değil mi böyle bir babanın evladı olmak?"

Kayhan;

"Gururda laf mı?"

Başımı ayağımın altından akıp giden tarihi parkelerden önüme kaldırdığımda Hâbil Abi ile buluşacağımız meydana neredeyse yetmiş metre kaldığını gördüm.

Kim bilir bizden önce kaç tane Osmanlı Askeri'nin ayağı ezmiştir bu parkeleri? Ne aşklar, ne sevdalar yaşandı bu dar sokaklarda. Kimisi Vatana kurban verdiği evladının teskeresini bekledi, kimisi sevdalısının özlem dolu bakışlarını gözledi ahşap korkuluklu pencerelerinde.

İremim'in yeşil bakışları, bembeyaz yazmalı güler yüzü geldi gözlerimin önüne. Ona ayrılmak istediğimi söylediğim o lanet gün geldi aklıma. Bugün yüzüm gülüyorsa, bugün telefonum bekleniyorsa, bugün yolum gözleniyor, özleniyorsam o da onun sayesindeydi.

Türk Dünyasında Karabasan, Ortadoğuda Gazap !

"Yusuf meydana geldik. Nasıl tanıyacağız biz bu Hâbil Abi'yi ?"

KOD 571Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin