3

20K 1K 52
                                    

Yankı'dan

Gördüğüm kabusla aniden doğruldum. Alnımdan akan terler ile derin nefesler almaya çalışıyordum. Kabusun içindeki gerçeklik beni daha fazla korkuturken ne yapacağımı bilmiyordum. Günlerdir aynı kabusu görüp, uyanıyordum.

Parçalanan bedeni görmek...Midem artık kaldırmıyordu. O anı yeniden yaşıyordum. Gerek rüyalarımda, gerekse zihnimin en olur olmadık yerde aklıma getirilişinde.

Ayaklarımı sarkıtıp, ayağa kalktım. Odadan çıkmamla hastane tuvaletini aradı gözlerim. Kendime gelmem lazımdı, soğuk su belki biraz olsun kendime getirirdi. "Yankı?" Aşina olduğum sesle arkama döndüm. Üniformalı adamdı. Ilgaz. Evet adı Ilgaz'dı.

"Neden kalktın ?"

"Yüzümü yıkayacaktım."

Koluma girip, beni yönlendirdiğinde onun neden bu saatte burda olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir yakını vardır diyerek önüme döndüm. Şuan yürümemde yardımcı olması işime gelmişti.

Tuvalete girmemizle suyu açıp, yüzüme çarptım.

Kendime gelemiyordum. Su bile kendime getiremiyordu.

"Kabus mu gördün?"

Nasıl anladığını anlamazken kafa salladım. "O anı mı?" Dedi düşünceli bir şekilde yüzüme bakarken. Yine kafamı salladım. "Bir kaç gündür aynı kabusu görüyorsun." Sesindeki üzüntüyü aldırmadan kaşlarım çatık bir şekilde ona döndüm.

"Nerden biliyorsun?" Diye sordum. İstemeden sesim sert ve öfkeli çıkmıştı. "Burdayım bir kaç gündür. Seni de fark ettim işte." Dedi ve elini yıkamak için suyu açtı. Geçiştirmek ister gibi cevap verişi aklımı daha çok kurcalamıştı.

Doğruyu söylemiyordu. Ona bir cevap vermeyip, asılı peçeteden kopardım. Elimi kurulayıp, kapıyı açtığımda onunda arkamdan geldiğini adım seslerinden anlamıştım. Saat kaçtı ki ? Gözlerim koridordaki saate döndüğünde sabah 03:30 olduğunu gördüm.

Odamın önünde durduğumda Ilgaz'a döndüm. "Konuşalım mı biraz?" Dedi yorgun bir sesle. Yanımda olduğundan beri benimle bir şey konuşmak istediğini kıvranışından anlamıştım. "Konuşalım."

Odaya girdiğimizde yatağın üzerine çıkıp, oturur pozisyonuna geçtim. O ise yanımda duran hastanede koltuğuna oturmuştu.

"Asker olarak değil, bir abinmiş gibi konuşacağım." dedi titrek bir sesle.

Bunu demesi istemsizce germişti. Bu anlamsız samimiyetini çözemiyordum zaten. Uraz'ında öyle.

"Çok tepkisizsin Yankı." Dedi gözlerimin içine bakarak. "Annenin benim bir alakam yok dediğinde bile ağlamak dışında bir tepki vermedin."

O anlar gözümün önünde canlanınca aldığım soluk zehir gibi ciğerlerime battı.

*

"Merhaba, Yankı Yılmaz için aramıştık."

Annemin soğuk sesini işittim.

"Evet?"

"Hanımefendi olanlar konusunda sizi bilgilendirme yapıldı. Türkiye'ye gelmeniz şu durumda en iyisi."

Annemin burda olmasını çok istedim, beni sevmezdi ama ben burda oluşundan bile toparlanabilirdim.

"Size dedim! Bakın bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. O çocuk ve ölen adamla işim yok benim. Cenaze işlemleri için başka birini bulun."

Acı bir yutkunuş geçti boğazımdan. Telefonun hapörlerde olduğunu bilse yine aynı şeyleri der miydi?

Uraz beni kendisine çekip, sıkıca sarıldığında onun göğsünde çaresizce ağlayıp öfkeyle elimi yatağın demirliklerine vurdum. O ellerimi sıkıca kavrayıp, buna engel olmuştu.

Neden bir yabancının duyduğu merhamet kadar olamadın anne?

*

Benim bu olanlara vereceğim tek tepki öfke. Günler önce başladığımız uyuşturucu için tedavi bana bir sonuç vermiyordu. İlk günden bir sonuç vermesini beklemem saçmaydı ama ben bastırdığım şeyin patlamasından korkuyordum.

"Bağımlı biriyim." Dedim düz bir sesle. "Vereceğim tepkinin büyüyeceğinin farkında mısın?" Sorumla yutkunmuştu. "İraden güçlü." Dedi kafasını eğerken. "Ama içine attığın şeyler iradeni kırabilir Yankı. Biraz içini dışarıya ver, teraziyi dengele."

Korkuyordum. Bunu ona diyememek çaresizliğimi yüzüme vurmuştu.

"Ya kendimi kaybedersem?"

O adamın elinde iken geçirdiğim kriz tam bir faciyaydı. Ben kendimi o zaman derin bir çaresizlikte hissetmiştim. Kendimi öldürmekten korktum.

Çünkü yapabileceğimi çok net hissetmiştim.

"Kaybet. Bu sefer tek değilsin."

Bu sefer tek değilsin.

Dolan gözlerime içten sağlam bir küfür edip, kafamı eğdim. Duygu değişimlerin beni sandığımdam daha fazla yoruyordu. Bir anda kendimi ağlarken buluyordum.

"Yankı..." Sesindeki merhametle dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Ağlamamalıydım. Bir anda bedenime dolanan kollarla kas katı kesilmiştim. "Ağlama." Dedi yumuşak ses. Saçlarımı okşadığı an göz yaşlarım sicimle yanaklarımdan süzüldü.

Bir yabancıydı o.

Ama bana anne ve babamın yaklaşmadığı kadar merhametle yaklaşıyordu. Kimse bu yaşıma kadar böyle yaklaşmamıştı. Şimdi ise bir yabancının bu şekilde yaklaşması içimdeki acıyı körüklüyordu.

Yaşayamadığım sevgiyi ve ilgiyi onun bana göstermesi bazı şeyleri tokat gibi yüzüme çarpıtıyordu.

"Uyu." dedi yorgun ses.

Beni yatağıma uzandırdığında sessizce ağlamaya devam ettim. O yanıma uzanıp, üzerimize yorganı çekmişti. Ağzımı açıp, konuşursam sesli bir şekilde ağlayacağımdan korktum. "Her şey geçecek." Diye mırıldandı.

"Ağlayıp, düştüğün zamanlar geride kalacak."

Bu kadar kesin konuşması beni ürkütüyordu. Ben bile şuan kendimi öldürüp, öldürmeyeceğimden emin değilken onun bu konuşması garipti.

"Uyu şimdi, kovsanda bende yanında uyuyacağım."

YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin