18

10.2K 856 92
                                    




*Asker'in Ahu'su adlı texting kurguya sizi beklerim bebeklerim, ilk dört bölüm yayınlandı.Yorum yaparsanız mutlu olurum...

Yazar'dan

Selim bey yorgun bir şekilde eve kendini attığında gözleri oğlu ile buluşmuştu. "Halletin mi baba adamı?" Oğluna kafa sallayarak onaylamıştı. "İşi bir iki güne biter. Diğerleri nerde?"

"Yankı ve Ela Ömer abimin odasında uyuyor. Ela hanım bunlar uyuduktan sonra direk aralarına girmiş. Abim de az önce kalktı, kahve yapıyordu en son."

Selim bey belli belirsiz gülümseyip, salona geçti. Yorgundu, bu yorgunluk sadece fiziksel değildi. "Garajdaki araba kimin?" Dedi merakla Selim bey. Ilgaz babasına bakıp, iç çektikten sonra karşısına oturmuştu.

"Yankı'nın." dedi.

Selim bey şaşkınca kafasını kaldırıp, kaşlarını çattı. "Annesi onun üzerine olanları buraya gönderdi." Annesi demesi hem Ilgaz'ı, hem de Selim beyi rahatsız etmişti. "Üzerinde olan başka ne var?"

"Paris'te bir villa."

Selim beyin şaşkınlığı artarken arkasına yaslanıp, bacaklarını üst üste attı. "O adamın parasından olan şeyleri nasıl kabul etti ki?" Diye sordu kendine üzülerek Selim bey. Böyle bir duruma ses çıkaramıyacağını biliyordu. Ona almış olabilir diye içinden geçirdi.

"Yankı'nın parası baba." Dedi Ömer içeriye girerken. Selim bey anlamaz gözlerle oğluna baktı. "15 yaşından beri çalışıyormuş bir çok işte." Selim beyin içine çöken huzursuzluk bir anda kaybolmuştu.

"Pariste bir villa diyorsunuz ? Bir de rang rover. Bunlar az uz para değil oğlum, okulla beraber nasıl yürütmüş?"

Ömer o an söyleyeceği şey için kahvesine dikmişti bakışlarını.

"Lise 1'de açığa geçmiş. Girdiği iş yerlerinin kayıtlarına eriştim...O adama ait tek bir yerde çalışmış, oda şirket. Diğer çalıştığı yerlerin o adamla alakası yok." Selim bey dolan gözlerini saklayamazken kafasını yere eğmişti.

Utanç, pişmanlık onu kasıp, kavuruyordu.

Ilgaz babasının gözlerine bakıp, kafasını tavana dikti. Ağlamak istemiyordu.

"Garsonluk, barmenlik, kasiyerlik, özel ders vermiş...Sayamayacağım kadar çok işte çalışmış." dedi Ömer. Bunları öğrendikten sonra hem gurur, hem de utanç duymuştu. Kardeşinin küçük yaşta hayata atılması onu üzüyordu.

"Mezun mu şuan?" Dedi merakla Ilgaz. "Hastanede olduğu zaman son sınavları vermiş, mezun." Ilgaz elini sertçe sıkıp, gözlerini yumdu. Kardeşinin hayatı çalınmıştı, canı acımıştı. Bunlar olurken kimse yanında olmamıştı.

"Benim tek çıkardığım sonuç, o adamdan kurtulmak istediği. O adamın ona verdiği hiç bir şey yok. Banka hesapları, kartları boş."

Selim bey eli ile susmasını işaret etti. Duydukları kalbine acı içinde batıyordu. "O adam ölmüş olmasaydı, ben öldürürdüm." Ömer derin bir iç çekti. Babasının ne yaşadığını, ne hissettiğini anlıyordu ama bu hislerin daha fazlası olduğunu da biliyordu.

Bir baba yüreğini kimse anlayamaz diye düşündü.

"Yankı kendini büyütmüş baba. Başarmış da." Dedi Ömer. Kelimelerin acımasızlığına uğruyordu Selim bey. "Geçmişe el süremeyiz baba. Ne abim, ne Ilgaz ne de babası olarak sen. O bizsiz büyüdü, senden eksik bizden yoksun. Bu gerçeği kabul etmek zorundayız."

Ilgaz abisinin bu kadar gerçekçi konuşmasını beklemediğinden şaşkına uğramıştı. Selim bey ise oğlunun dedikleri karşısında küçülmüştü. "Şuana bakacaz, onun önündeki yıllarda yanında olacağız. Hak ettiğini 18 olduğunda vermemiz elbet onu zorlayıp, şaşırtacak ama zamanla bize alışır."

Selim bey elini kalbine götürdü. 18 yılın vicdanı susmayacaktı.

"Ona şuan da güzel bir hayat sunabilirsin baba." dedi Ilgaz.

Selim bey oğlunun dedikleri ile ayaklanmıştı. "Sunacağız, başka türlüsü olmayacak." Dedi kendinden emir bir sesle. "Fazla geç yatmayın." Diyip, odadan çıkmıştı. Odasındaki banyoya kendini attığı sıra hızlı bir duş alıp, üzerine rahat bir şeyler geçirdi.

Adımları o an Yankı'nın bulunduğu odaya yöneldi.

Yatakta sadece Yankı'nın uyuduğunu görünce kızının odasına baktı, odasında ayıcığına sarılmış şekilde uyuduğunu görünce kıkırdamıştı. Abisinin yanına yatıp, tekrar odasına gitmesini anlamamıştı.

Selim bey oğlunun bulunduğu odaya girdiğinde kapıyı kapatıp, yanına uzandı. Yankı yarı uyanık olduğundan yanındaki hareketliği hissetmişti.

"Oğlum..." Fısıltıdan farksız sesle seslenişi Yankı'nın içini titretmişti. "Benim güçlü oğlum." Kelimeler adeta Yankı'yı vuruyordu, içten bir şekilde oğlum demesi Yankı'yı titretmişti.

Selim bey korkakça oğluna yaklaşıp, kolunu beline attı.

Saçlarından öpüp, bir süre orda kaldı. "Geçecek babam, geçecek." dedi titreyen sesiyle. "Her şey geçecek." Diye tekrar etti Selim bey. Yankı uyumadığını belli etmeyip, sessiz kaldı. Babasını dinlemek istiyordu.

Onu sevsin, o güzel sözlere devam etsin istedi.

"Yanında olamadığım her bir anın için özür dilerim." Bu titreyen sese Yankı daha fazla dayanamamıştı. Gözleri dolmuştu. Semih bey oğlunun saçlarından çekemediği dudaklarını biraz daha bastırıp, sertçe öptü.

"Telafi edecem, acı çektiğin her şeyi telafi edecem." Kendine söz verir gibi demesi ile gözlerinden yaşlar süzülmüştü. Babasına dönmüştü ama hala uyku numarasına devam ediyordu.

Onunla konuşup, yüzleşmeye hazır değildi.

Kafasını koyduğu göğüsle babasının hızlı atan kalbini dinledi.

Selim bey beklemediği an ile elini yavaşça oğlunun sırtına koyup, pikeyi üzerlerine çekti. Oğlunun kokusu eşliğinde uyumuştu.

**

YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin