15

9.2K 807 652
                                    

Mor ve Ötesi - Araf

Dersler birer birer geçip giderken öylesine deftere not ettiğim matematik formüllerine anlamaz gözlerle bakıyordum. Bunlardan nasıl cevap çıkabiliyordu ki?

Matematik bilgim dört işlem ve dokuzuncu sınıf konularının bazılarından oluşuyordu yalnızca. Az önce derste hoca tamamı harflerden oluşan bir soru yazmıştı tahtaya ve sınıfın neredeyse yarısı bu soruya sayılı bir cevap bulmuşlardı. Harflerden girip sayılardan nasıl çıktıklarını anlamaya çalışırken derse olan yok denecek kadar az olan ilgimi de kaybetmiştim.

Şimdi beden dersindeydik. Ben hocadan izin alarak sınıfta oturmayı tercih etmiştim ama birkaç dakika sonra bu kararımdan pişman olmuştum çünkü Eylemle Emir de her hafta yaptıkları gibi beden dersine girmemiş sınıfta oturuyorlardı. Emir zaten oldum olası beden dersinden nefret eden bir insandı, biz dokuzuncu sınıftayken de kolay kolay beden dersine girmezdik. Hoca da genellikle birkaç top verip kendi hâlimize bıraktığı için sınıfta oturmak isteyenlere izin veriyordu.

Ama garip bir şey vardı, Eylemle Emir'in bugün birbirleriyle konuştuklarını hiç görmemiştim. Şu an birlikte bile oturmuyorlardı, Emir cam kenarındaki boş sıralardan birisine geçmiş telefonuyla uğraşıyordu. Eylem ise sırasında müzik dinliyordu. Dün okulun arkasında 'öpüşen' bir çifte göre araları fazla soğuktu.

Sayfada yazan anlamsız formülleri boş yere incelemek canımı sıkmaya başladığında defterin kapağını kapattım. Düşünmekten çok fazla odaklanamamıştım ve bir anlık gelen ders çalışma isteğim koca bir hiçlikle sonlanmıştı.

"Helin." Tuğra'nın sesini duyduğumda bakışlarımı kapıya doğru çevirdim. Bir elinde test kitapları diğer elinde gözüme tanıdık gelen iki defter yaprağıyla yanıma gelmişti.

"Bunları kütüphanede düşürmüşsün." Dedi kağıtları bana uzatarak. "Ders çalışıyordum hemen getiremedim." Öğle arasında kütüphaneye inip bir saati orada geçirmiştim. Tuğra da bu sırada orada ders çalışıyordu o yüzden aynı masada oturmuştuk. Kağıtların defterimden kopan parçalar olduğunu fark edince hızla elinden aldım. Çok bir şey yazmamıştım bu iki sayfaya ama yine de eline geçmesi beni tedirgin etmişti.

"Sağ ol." Dedim tereddütlü bir sesle.

Bu tereddütümü fark etmiş olacak ki güven verircesine gülümsedi. "Merak etme okumadım, direkt kitabın arasına koydum."

Gülümseyerek sıranın altındaki defterimin içine yerleştirdim yaprakları. "Fizikçinin dersi boşmuş ben ona soru sormaya gideceğim, teneffüste görüşürüz." Dediğini onayladığımda elindeki test kitabıyla beraber sınıftan çıktı. Onun kapıdan çıkışıyla Mert'in içeriye girişi aynı anda oldu. Mert duraksayarak yanından geçip giden Tuğra'nın arkasından sertçe bakmıştı.

"Biri bitiyor biri başlıyor amına koyayım." Diyerek söylendiğinde sırasında telefonuyla uğraşan Emir'in de dikkatini çekmişti, Emir kafasını kaldırıp Mert'e bakmıştı.

Yüzümü ellerimin arasına gizlerken bu durumdan artık bıkmıştım. Mert, Emir'e laf atmaktan asla çekinmiyordu. Emir çoğuna karşılık vermese de sabrının sonlarına geldiği geçen hafta neredeyse kavga etmek üzere olmalarından belliydi. Sınıfın içinde Mert'i dövmeye kalkışmıştı ama diğer öğrenciler ikisine de engel olmuştu. Sonra Eylem, Emir'i sınıftan çıkarıp götürmüştü.

Mert kapının önünde dikilmeyi keserek sırama doğru adımlamaya başladığında masanın üzerinden telefonumu alarak sıranın Mert'in gelmediği kısmından çıkarak kapıya doğru yürüdüm. Şu an onunla muhattap olmak istediğim en son şey bile değildi. Dün mezarlıktan ayrılıp eve gittikten sonra birkaç bilinmeyen numaradan aranmıştım, hepsini de engellemiştim. En son "Yarın seninle görüşeceğiz." temalı tehdit mesajlarını art arda sıralamıştı. Tabii o numaranın da sonu engellenmek olmuştu.

GECE SAÇLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin