17

9K 824 440
                                    

Tom Odell - Another Love

Tüm kafamı uyuşturacak cinsten büyük bir baş ağrısını hissederek bilincimin açılması bana hiç uyanmamış olmayı diletmişti bana. Bu ağrıyı çekmektense günlerce hatta aylarca uyusam daha iyiydi.

Elim alnıma giderken yüzümü buruşturmuştum. Daha tam kendime gelmeden hissettiğim ilk şeyin bu olmasından daha kötü bir şey var mıydı acaba? Yüzümü kapatan saçlarımı geriye itip yavaşça gözlerimi araladığımda ilk karşılaştığım şey beyaz tavan olmuştu.

Nerede olduğum, en son ne yapıyor olduğum gibi detaylar yavaş yavaş zihnimde yer edinmeye başlarken büyük bir korkuyla dirseklerimin üzerinde doğruldum. En son hatırladığım şey Tuğra'nın kolları arasında yığılışımdı ve şimdi de revirdeydim. "Yavaş hareket et başın dönecek."

Duyduğum tanıdık sesle bakışlarım sedyenin biraz ilerisindeki sandalyeye oturmuş olan Tuğra'ya kaydı. Hareketliliğimi fark edince ayağa kalkarak birkaç küçük adım atarak bana doğru yaklaşmıştı. "Nasıl hissediyorsun iyi misin?"

"Bok gibi." Diye cevap verdim, sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.

"Hemşire uyandığında hemen kalkmaman gerektiğini söyledi." Dedi, ayağa kalkmaya çalıştığımı fark ederek. Omzumdan bastırıp hareket etmemi önledi. "Başın dönerse yine yığılıp kalabilirmişsin." Oflayarak kendimi yeniden sedyeye bıraktım. Hayatımda ilk defa bayılmıştım ve bunun okulda diğer öğrencilerin gözünün önünde olması garip hissettirmişti.

"Saat kaç?" Diye sordum kaç saattir baygın olduğumu öğrenmek için.

Bileğindeki saate saniyelik bir bakış attı. "Öğle arasına girmek üzereyiz."

Nereden bakılırsa dört saat ediyordu.

"Dün gece uyudun mu sen?" Tuğra biraz önce oturuyor olduğu sandalyeyi sedyenin tam önüne çekip oturduğunda sorguya çekermiş gibi bir tavır takınmıştı. "Gözlerinin altı mosmor olmuş." Parmaklarım benden bağımsız bir şekilde göz altlarıma giderken sabah sürdüğüm kapatıcının çoktan dağılmış olduğunu elime hiç bulaşmamasından anlamıştım.

"Film izleyip sabahladım."

Kaşları havalanırken bu yalana inanmadığını anlamak zor olmamıştı. Buna ben de inanmazdım sanırım. "Ben yanına gelirken Mert arkandan saçma sapan bir şeyler söylüyordu. En son sorduğumda sen beni geçiştirdin ama o çocuğun başına bela olmadığından emin misin?"

Bakışlarımı tavana çıkardım. Ellerim karnımın üzerinde birleşirken ne cevap vereceğimi düşünmek zihnimi yoruyordu. Ne söylersem söyleyeyim geçiştirilmiş bir yanıt olacaktı ve Tuğra da buna inanmayacaktı. Ona bir cevap vermek zorunda da değildim ama birilerine artık bir şeyleri anlatmak istiyordum.

"Helin yine beni geçiştirme lütfen. Üç aydan fazla süredir tanışıyoruz sen de aynı şeyleri düşünüyor musun bilmem ama bu kısa sürede sen benim için çok iyi bir arkadaş oldun. Anlatmak zorundasın demiyorum yanlış anlama beni. Hep söyledim yine söylüyorum anlatmak istersen hep buradayım. Her şeyi içine atamazsın atsan bile bir yerde çok kötü patlarsın, yine en büyük hasarı alan sen olursun."

Söylediklerindeki haklılık payı derin bir iç çekmeme sebep olurken dilimin ucuna kadar gelen kelimelerin bir türlü dudaklarımın arasından dökülmeyişi beni daha da üzmüştü. İnsan neye alışırsa o şekilde gidiyordu, uzun zamandır kimseye içimi dökmeyişime alışmıştım. Şimdi nasıl, nereden başlasam bilemiyordum.

"Anladım, anlatmayacaksın sanırım." Kararsız bakışlarım tavandan ayrılıp Tuğra'yı bulduğu sırada kapının açılma sesini işittim, gözlerim o tarafa doğru döndü. Her bakışını ezbere bildiğim, göz göze geldiğimiz her an kalbimi ısıtacak etkiye sahip elalarla karşı karşıya kaldığımda yapabildiğim tek şey yutkunmak oldu.

GECE SAÇLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin