Rousseau - Carol of the Bells
KAOS KAOS KAOS.
On birinci sınıf, 24 Ekim.
Her gün yaptığım gibi ilk teneffüs zili çalar çalmaz kendimi kantine atarken açlığım başımı döndürüyordu. Sabahları evde kahvaltı yapmadığım için günün bu saatlerinde kantin sırası favori mekanlarımdan birisi oluyordu çoğunlukla. Şimdi yine upuzun sıraya girmiş can sıkıntısıyla bir an önce sıradakilerin alacaklarını alıp gitmesini bekliyordum.
"Biraz hızlı olsanız, teneffüs bitecek neredeyse." Diye seslendim ön taraflara doğru.
"Keyfimizden beklemiyoruz burada, kantinci bu kadar yavaşken nasıl hızlı olmamızı bekliyorsun?" Diye bir karşılık geldiğinde bir adım yana kayıp tanıdık sesin sahibine baktım. Alya'yı görmeyi beklemediğim için biraz şaşırmıştım. Bana kısa bir bakış atıp önüne döndüğünde ben de eski yerime geçmiştim.
Emir'in kardeşi Alya bu okula geçen senenin sonlarında gelmişti. Ortaokuldan bu yana o, ben ve Emir hep aynı okullarda okumuştuk. Nasıl Emirle birlikte büyüdüysek aynı zaman Alyayla da birlikte büyümüştük ancak aynı Emirle olduğu gibi onunla da eski samimiyetimiz yoktu artık.
Emir'in geçen senenin başında aramıza koyduğu mesafeyi zamanla ben iyice büyütmüş, aramıza kilometrelerin girmesine sebep olmuştum. Şimdi o kadar büyüktü ki ikimizde aşamıyorduk ya da ikimizde aşmak istemiyorduk, bilmiyordum. O hâlinden memnun gibiydi, ben de hâlimden memnundum ve yetiyordu. Sanırım gerçekten de her arkadaşlık bir gün bitiyordu. En bitmez dediklerimiz bile bitiyordu, en yakınımız dediğimiz insan bize en yabancı insana dönüşebiliyordu.
"Helin, naber?" Aslı'nın sesini duyduğumda arkama dönüp ona baktım. Yüzündeki gülümseme ona aynı şekilde karşılık vermeme sebep olurken "İyidir, senden?" diye cevapladım sorusunu.
"İyi benden de." Gözlerini sırada gezdirdi. "Sıra uzun ya."
"Maalesef." Dedim önüme dönerken.
"Okul çıkışı için plan yaptık sen de geleceksin değil mi?"
"Ne planı?" Diye sordum.
"Haberin yok galiba, Mert bahseder sana." Dediğini onaylarcasına başımı salladım. "Dur arayayım onlar da gelsinler kantine." Deyip cebinden telefonunu çıkardığında Uraz'ı arayacağını anlamıştım. O sırada alacaklarını almış olan ve sıradan çıkan Alya ile göz göze gelmiştik. Bana ve arkamdaki Aslı'ya baktıktan sonra kafasını iki yana sallayarak yanımdan geçip gitti.
Bu tavrı gözlerimi devirmeme sebep olurken bakışlarını umursamamayı tercih etmiştim. Elbetteki abisinin tarafını tutacaktı ama tek suçlunun ben olmadığımı idrak etmesini isterdim ondan.
"Alo Uraz, kantine gel- Bir dakika ya o sesler ne, ne oluyor orada?" Aslı'nın sonlara doğru telaşlı çıkan sesiyle merakla ona doğru döndüm.
"Ne?" Diye bağırdı. "Mert'i mi dövüyorlar? Kim, nasıl dövüyor ya?"
Gözlerim telaşla açıldı. "Mert'i mi, ne oluyor?"
"Uraz söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum şu an, neredesiniz onu söyle bari." Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra aramayı sonlandırdı ve bana baktı. "Birinci kattalarmış, yürü gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE SAÇLI
Teen FictionGECE SAÇLI | Texting adlı kitabımın texting olmayan hâlidir, kurgu tamamen aynıdır ancak bölüm içeriklerinde epey farklılıklar vardır. Texting hâli daha amatördür ama istediğiniz hâlini okuyabilirsiniz. (Tamamlandı.) 01022022 🥂