Seksendört - Hangimiz
Ladies and gentlemen now we got problems.
"Sen ders mi çalışıyorsun yoksa ben mi yanlış görüyorum?" Emir'in hayretle çıkan sesiyle beraber kafamı gömdüğüm kitaptan kaldırırken başını eğip gerçekten ders çalışıp çalışmadığımdan emin olmak istercesine kitaba bir göz attı. Kitabı önüne itip en baştaki soruyu gösterdim. "Şunu yapmaya çalıştım." Sonuç koca bir hüsrandı elbette ki.
Emir önüne ittiğim kitaptaki soruyu incelerken kalemi elimde çevirerek onu izlemeye başlamıştım. Bir süre soruyu anlamaya çalıştıktan sonra mantığını çözmüş olacak ki kalemi elimden aldı. "Öyle formülü yazıp bırakınca çözmüş olmuyorsun bu arada."
"Vay canına," Dedim sahte bir şaşkınlıkla. "Öyle olmuyor muymuş? Ben bunu nasıl şimdi öğrenirim?" Emir'in gözleri alaylı tavırlarıma karşı kısılırken kitabı ikimizin ortasına getirip sınıfta hoca olduğu için sessizce baştan sona anlattı.
Soruyu çözdüğünde anlayıp anlamadığımı görmek için yüzüme baktığında bakışlarımdaki onca soru işaretini görmemesi imkansızdı. "Neresini anlamadın?"
"Sen formülü yazdıktan sonrası yok bende." Bu da sorunun en başı anlamına geliyordu.
"Anlamaman normal çünkü bunu yapabilmen için Fonksiyon, Parabol falan bilmen lazım."
"Ha onlar da kendi içinde ayrı konular yani?" Dedim umutsuz bir biçimde. Ben bir şekilde halledip en kötü sıralamadaki üniversitelerden birine yerleşeceğimi düşünürken bu sorular onun bile o kadar basit olmadığını kavramamı sağlamıştı. "Öyle olmasına öyle de sen dersleri takmazdın hiç ne oldu da anlamaya çalışmaya başladın?"
Bu soruya cevap vermeyecektim. Genç yaşta görücü usulü evlenen annem eğer okumazsam beni de bulduğu bir adamla evlendirmek istiyor, deseydim ne onun huzuru kalırdı ne de benim. Zaten annemin böyle bir şeyi söylemiş olması bile yeterince bir utanç kaynağıydı benim için.
"Öyle bi' merak saldım ama salmasaymışım daha iyiymiş." Matematik kitabının kapağını örtüp sıranın altına gönderdim.
"İstersen bir gün bu konulara baştan başlayabiliriz. Sana anlatırım hepsini." Elimdeki kalemle uğraşırken kafamı iki yana sallayarak teklifini reddettim. "Anlatsanda anlamayacağım boşuna zaman kaybı."
Emir bir şey söyleyeceği esnada ayağa kalkan Matematik hocası "Sessizlik!" diye bir uyarıda bulundu. Sınıftaki uğultu da böylelikle yok olurken hoca akıllı tahtada açık olan soruyu göstererek konuştu. "Kim bu soruyu çözecek?" Sorunun üzerindeki 'Limit ve Süreklilik' başlığından bile belliydi ne kadar cins bir soru olduğu.
Kimseden ses çıkmadığında hoca bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi. "Gönüllü kimse yoksa ben seçeceğim." Yine sınıftan kimseden bir ses yükselmedi. Hoca öğrenciler arasında bir seçim yapmaya çalışırken telefonumdan dersin bitmesine ne kadar kaldığına bakmıştım. On dakika olduğunu görünce yanaklarımı şişirip oflarken hocanın bakışları bizim sıraya doğru döndü.
"Sen sınıfa yeni mi geldin?" Diye sordu beni kastederek.
"Hayır hep bu sınıftaydım." Kadının bütün derslerinde uyuyunca yüzüme aşina olmaması normaldi.
"Ben seni hiç görmedim. Neyse gel yap bakalım soruyu." Elindeki kalemi dik bir şekilde masaya bırakıp sandalyesine oturduğunda itiraz etmek istesem de eninde sonunda soru için beni tahtaya çıkaracağını biliyordum. Biraz dediğim dedik bir hocaydı. Yerimden kalkarken fısıltıyla Emir'in kulağına doğru "Nasıl yapacağım?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE SAÇLI
Teen FictionGECE SAÇLI | Texting adlı kitabımın texting olmayan hâlidir, kurgu tamamen aynıdır ancak bölüm içeriklerinde epey farklılıklar vardır. Texting hâli daha amatördür ama istediğiniz hâlini okuyabilirsiniz. (Tamamlandı.) 01022022 🥂