Görkem Sağlam - Hayatımın Nakaratı
Saatlerdir önünde beklediğim müdürün kapısından içeriye sürekli birileri girip çıkıyor, bir türlü beklediğim kişi çıkmıyordu. Göğsümde birleştirdiğim kollarım, yerde ritim tutan ayaklarım ve duvara yasladığım sırtım saatlerdir ayakta durduğum için artık bana isyan ediyordu.
Kavga sabah olmuştu şimdiyse öğle arasına girmiştik. Bu süre zarfında rehberlik hocası gelip gitmişti sürekli. Kavganın hemen bir saat sonrasında Emir'in teyzesi, ondan sonra da Mert'in babası olduğunu düşündüğüm takım elbiseli bir adam gelmişti ve hâlâ içeridelerdi. Okuldan atılmak bu kadar uzun süreçli bir şey miydi? Çoktan çıkmış olmaları gerekmiyor muydu?
"Helin." Alya'nın sesini duyduğumda bakışlarımı merdivenleri çıkan ona çevirdim. Elinde iki karton bardakla birlikte muhtemelen kantinden geliyordu. Yanıma ulaştığında bardağın birisini bana uzattı. "Sıcak çikolata aldım, seversin sen."
Bu iyi niyetli yaklaşımları beni sürekli şaşkınlığa uğratıyordu. Saatlerdir burada birlikte beklememize rağmen bana karşı kötü bir şey söylememişti ya da sataşmaya çalışmamıştı. Oysa onu en son gördüğümde bana karşı o denli kinliydi ki, burada Emir'i beklememe müsade etmemek için elinden geleni yapması gerekirdi. Ancak o sıcak çikolata alıp yanıma geliyordu. Neydi bu şimdi? Kendi kendine ateşkes falan mı ilan etmişti?
Bakışlarımı fark etmiş olsa da görmemezlikten gelmeyi denedi. Ben de fazla üstüne düşmeden uzattığı bardağı elime aldım ve samimiyetten uzak bir sesle teşekkür ettim. Alya bir şey demeden hemen yanıma yaklaşarak benim gibi sırtını duvara yaslayıp müdürün kapısını izlemeye koyuldu.
Bardaktaki sıcak çikolatadan bir yudum aldığım esnada konuşmaya başladığında sesine kulak kesildim. "Atılmış olsalardı bu kadar uzun sürer miydi?"
Sorduğu soru karşısında 'bilmiyorum' dercesine dudağımı büktüm. "Bilmem." Aslında kapıya doğru yaklaşıp ne konuştuklarını dinlemeyi çok istiyordum ama müdürün odasında masasının hemen karşısında sabitlenmiş olan plazma TV'de okuldaki kameraların olduğu alanların görüntüsü oynatılıyordu. Adamın gözü oradan hiç ayrılmıyordu, dinlemeye kalkışsam da hemen fark edip bitmek bitmeyen nutuklarını çekmek için beni de içeriye alırdı.
"Aslında dün yanına gelecektim ama okulda bulamadım seni, gelmemişsin sanırım." Aniden alakasız bir konuya geçiş yaptığında kaşlarımı çatarak Alya'ya döndüm. "Niye yanıma gelesin?"
Ben mi bir şey kaçırıyordum farkında olmadan? En son hatırladığım anımızda bayağı birbirimize saç baş dalıyorken şimdi hiçbir şey olmamış, tüm o anları yaşayan biz değilmişiz gibi davranması bana garip geliyordu. "Konuşmak için."
"Konuşulacak bir şey yok." Dedim geçiştirircesine. Oturup konuşacak bir konumuz yoktu, ne onunla ne de Emirle. Şu olaylar olduğu için sözleşmişiz gibi her şey normalmiş gibi davranıyorduk ama birkaç gün sonra hatta belki birkaç saat sonra yine her şey eskisi gibi devam edecekti. Emir bana karşı tavrını koruyacak, ben ona yaklaşmayacak ve Alyayla okulda birbirimizi gördüğümüzde görmemişiz gibi davranacaktık.
"Kavga esnasında Mert'i polise şikayet ettiğini söyledin. Neden?" Dedi konudan tamamen bağımsız bir şekilde.
Bu soru dün akşama dair unutmak istediğim anları yeniden gözümün önüne getirdi. "Öyle gerekti."
"Dün Emir markete diye çıktı ama saatlerce eve dönmedi. Sonra sizi camdan gördüm, bugün de Emir gidip Mert'e saldırdı. Olay ne? Üçünüzün arasında ne dönüyor dün geceden beri?" Bunu bana sorduğuna göre ya Emir'e sormaktan çekinmişti ya da Emir ona bir cevap vermemişti. Muhtemelen ikincisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE SAÇLI
Teen FictionGECE SAÇLI | Texting adlı kitabımın texting olmayan hâlidir, kurgu tamamen aynıdır ancak bölüm içeriklerinde epey farklılıklar vardır. Texting hâli daha amatördür ama istediğiniz hâlini okuyabilirsiniz. (Tamamlandı.) 01022022 🥂