16

8.8K 797 371
                                    

Cem Adrian - Kül

Dalgın bakışlarım içindeki kaşığı karıştırıp durduğum çay bardağından ayrılmazken içine düştüğüm buhran beni tamamen ele geçirmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Dün tüm gece boyunca uyuyamamıştım. Gözümü kapattığım her saniye zihnime Mert'in duvarını gördüğüm an düşüyor, büyük bir irkilmeyle yatağımda doğruluyordum. Bir süre boş boş etrafı izliyor, sonra yine uyumaya çalışıyor ve ardından yeniden aynı şeyleri yaşıyordum. Bütün gece toplasam yarım saat etmeyecek uykuyla ayakta kalmıştım.

Fotoğrafların yedekleri olması beni korkutuyordu. Mert'in sınırlarını daha ne kadar aşabileceğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu ve ürperiyordum.

Bu korkunç bir şeydi. Bir erkeğin kendinde bu hakkı bulabilmesi, karşı cinsi bu şekilde manipüle etmeye çalışması iğrençti.

"Ben sabahın köründe kalkıp bu masayı sen hiçbir şey yeme diye mi hazırlıyorum?" Annemin sesi düşüncelerimi keskin bir bıçak gibi bölerken gözüne daha fazla batmamak adına çatalımı bir parça peynire batırıp ağzıma götürdüm. Peynirin tuzlu tadı boğazımdan kayıp giderken dün öğlenden beri lokma girmeyen midemin artık isyan bayraklarını çektiğine emindim.

Fakat içimden hiçbir şey yemek gelmiyordu. Yataktan kalkıp buraya gelmek bile bir işkenceydi bugün benim için. Tüm gün yorganı kafama çekip uyumak istiyordum yalnızca. "Anne ben bugün okula gitmesem?"

"Hiç bütün gün seni çekemem Helin, git okuluna. Dün de okuldan çıkmışsın zaten kim bilir nerelerde sürttün."

Sürtmek...

"Kendimi iyi hissetmiyorum ama."

"Dün nerelerdeysen soğuk kapmışsın işte."

Keşke diye geçirdim içimden. Keşke soğuk kapmış olsaydım.

"Bugün gitmeyeceğim." Dedim kararlılıkla. Okula gidip Mertle yüz yüze gelmek istemiyordum. Dünden sonra nasıl bir ruh hastası olduğu kestiremediğim için o varken insanların içerisinde olsam dâhi kendimi güvende hissedemeyecektim hiçbir zaman.

Annem çatalını sertçe tabağına bıraktı. "Devamsızlıktan sınıfta kalmak mı istiyorsun? Gideceksin dedim, o kadar."

"Ya okulu takan kim?" Sesimin şiddeti tahmin ettiğimden çok çıkarken bu ani çıkışım karşısında şaşkınlıkla kaşlarını kaldırışını izledim. Sesimin en alt düzeyde olmasına özen göstererek "Hiçbir şey olmayacak benden zaten, bir gün gitmesem bir şey kaybetmem." diye ekledim.

Bakışlarımı masaya indirdim elimde olmadan suçlulukla. Ne için kendimi suçluyordum bilmiyordum, sadece birazcık sesimi yükseltmiştim ama bana kendimi kötü hissettirmeye yetmişti. "İyi Helin madem ben okumayacağım diyorsun okulun bittikten sonra bulalım sana eli yüzü düzgün bir adam, evlen git."

Gözlerim hızla annemi bulurken söylediği şeyin gerçekliğini sorgularcasına "Ne?" dedim.

"Okumayan kızların sonu başka ne olur sanıyorsun? Madem ki sen de kendinden bir baltaya sap olamayacağını anladın, ben şimdiden senin için uygun bir adam araştırmaya başlayayım. Hem okumayacaksın hem de evde başıma mı kalacaksın?"

Bu nasıl bir bakış açısıydı? Bir baltaya sap olabilmek için illa okumam mı gerekiyordu? "Anne ne diyorsun sen?"

"Doğruları söylüyorum Helin. Hem o kadar büyütme ben de evlendiğimde senin yaşındaydım."

Sinir bozukluğuyla gülmeye başladığımda yüzümü ellerimin arasına gömdüm. Sinirlerim öyle gerilmişti ki oturup zırıl zırıl ağlamam gereken şeye kahkahalarla gülüyordum. "Evlenmek öyle mi? Kaçıncı yılda yaşıyoruz biz ya on yedi yaşında evlenmek ne demek? Üstelik tanımadığım adamın tekiyle!"

GECE SAÇLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin