29

10.9K 767 612
                                    

Model - Sarı Kurdeleler

Uzunca bir süre komada kalan hastalar uyandıkları gibi direkt eski yaşantılarına dönemezler, fiziksel açıdan bir sürü zorluğu var bunun. Fizik tedavi falan görmeleri gerekiyor, bunun için zaman atlatmam gerekiyordu ama kurgunun gidişatı için en fazla 2 ay atlatabildim. Lütfen Helin hemen nasıl ayağa kalktı falan gibisinden şeylere çok takılmayın, adı üstünde kurgu işte.

***

2 AY SONRA

Helin'den.

Masanın üzerinde duran gümüş renkteki denge toplarından birisini tutup geriye çekiştirip serbest bırakarak diğer toplara çarpmasına ve sadece sondaki tek bir topu hareket ettirmesine odaklanmış izlerken üzerimdeki bakışları bir şeylerle oyalanıyormuş izlenimi vererek görmezden gelmeye çalışıyordum. Toplardan iki tanesini tutup bıraktığımda yine sadece son iki top hareket etmişti. Bu denge topları saçma bir şekilde zevk vermeye başlamıştı ya da ben ortamdan kaçmak için her türlü aktiviteye razıydım. Emin olamıyordum bu konuda.

Toplarla maceram bir el onları önümden alıp masanın diğer ucuna götürene kadar sürerken suratımı asarak önümden çekilen toplara baktığım sırada "Anlatmaya başlayacak mısınız küçük hanım?" diye sormuştu.

"Ne anlatabilirim ki?" Diyerek sorusuna soruyla karşılık verdiğimde masada duran ve dumanı üzerinde tüten kupa bardağa kaydı bakışlarım. Bir elimi kupanın etrafına sarmış ama tam olarak havaya kaldıracak cesareti kendimde bulamamıştım. Kaslarımdaki zayıflık yüzünden hafiften de olsa titreyen ellerim bana bu konuda pek yardımcı olmuyorlardı. "İnsanlar buraya genellikle konuşmaya, içindekileri dökerek rahatlamaya gelirler ve ben de onları dinler sorunlarına çözüm bulurum."

Bilmediğim şeylermiş gibi anlamamı istercesine anlatmasına karşılık omuzlarımı silkmekle yetinmiştim. "En son geldiğim günden bu yana hiçbir değişiklik yok hayatımda." Haftada üç kez seansımız olduğundan her iki günde bir buranın yolunu tutuyordum. "Hâlâ aynı şeyler."

"İki gün öncesinde de aynı şeyleri söylemiştin."

"Hayatım fazlasıyla sıradanken iki günde neyin yaşanmasını bekleyebiliriz ki?" İçimden bu mu sıradan hayat deyip gülme isteğini zorlukla bastırırken psikologun defterine çok kısa bir not aldığını görmüştüm. Konuşma boyunca böyle notlar alır, en sonunda kendi çıkarımlarını bana anlatırdı.

"Anlaşılan o ki hiçbir yüzleşme yaşanmamış, kimseyle görüşülmemiş hâlâ."

"Evim belli, yurdum belli." Dedim umursamaz bir tavır takınarak. "Yüzleşmek isteyen gelebilir. Onca şeyi yaşayan benim, bu saatten sonra konuşmak için kimsenin ayağına gidecek değilim."

"Ama belli ki karşı taraf seninle yüz yüze gelecek kadar cesaretli değil." Kalemini elinde çevirirken "Emir'den bahsediyorum." diye ekledi. "Uyandığın gün haricinde hiç görmediğimi söylemiştin."

"Doğru hiç görmedim." Dedim elimi sardığım kupa bardağını gayri ihtiyari sıkarken. "Galiba uyuyarak geçirdiğim bu bir buçuk yıl benim dışımda kimsede aşırı büyük bir etki oluşturmamış. Ben oradayken de herkes bir şekilde hayatına devam etmiş, ben uyandıktan sonra da devam ettiler. İşin sonunda yine olan bana oldu, bir olaydan daha en büyük zararla ben çıktım."

Her ne kadar alışkın olduğum bir durum olsa da bu kadarı çok fazlaydı. Bu şeyi yaşamayı kimse hak etmezdi.

"Hiç gelen bir arama veya mesaj var mı o kişiden?"

"Yok." Dedim karşımdaki duvara bakarak. "Olmasını da istiyor muyum bilmiyorum. Eski ben olsam başıma bir şey geldiğinde acaba arayıp beni soracak mı düşüncesiyle gözlerimi telefondan ayırmazdım şimdiyse beni sormamasına üzülemiyorum bile. İçimde hiçbir his canlanmıyor ona karşı."

GECE SAÇLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin