"Haramsın, yasaksın ama yaratılmışsın."
"Konuşma diyorsam konuşmayacaksın, dur diyorsam duracaksın. Tek bir kelimemi bile emir sayacaksın."
Diye bağırdı öfkeyle elindeki viski dolu bardak taşıp parmaklarının arasında süzülürken. "Yarattığım yalanda...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Halsey, The Lighthouse
3.PLAN
(II)
Beni sahnenin arkasına götürdüğünde projeksiyonun önüne geçti ve bilgisayarı kurcalamaya başlamadan önce elini bana uzattı, heyecandan eli sopsoğuktu ve titriyordu. İçinden ıslık gibi yükselen sesiyle "Emir." Dedi. "Adım Emir, bildiğini sanmıyorum."
Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakmaya devam ettiğimde hızla elini çekip tekrardan bilgisayarı kurcalamaya başladı. Emir bilgisayarı kurcalarken bende perdenin açıklığından davet alanını kontrol ediyorum, kalabalık gittikçe artıyor ve masaların etrafına oturan misafirlerin uğultusu sahneye kadar rahatça ulaşıyor. Fakat ne Mina ne de Melis ortalıklarda görünüyor, savaşın sessiz habercisi.
"Bunu görmek isteyebilirsin." Dedi Emir, perdenin arasından kalabalığı incelediğim sırada.
Masaya doğru eğildim ve bilgisayara baktım, video açıktı ve daha o anda zihnimde tehlike çanları çalmaya başladı. Barın arkasındaki çöp kovası videodaydı, çeken kişi kırık duvarın arkasına saklanmış Mina ve Dicle'yi çekiyordu. Daha birkaç saniye geçti ki dallama köşeden dönerek kızların yanına geldi, sarhoşluktan dengede duramayan Dicle dallamanın eline gözle görünür bir şekilde yüklü miktar para bırakıp malı aldı ve ardından sigarayı sarmaya başladılar. Mina'yla beraber.
Böyle bir videonun ortaya çıkması Mina'nın bundan sonraki yaşamında üzeri kapanmayacak kara lekenin temeli olacaktı, burada ileride tanışma imkanı olan yüzlerce davetli vardı. Hepsi birbirinden önemli isimlerdi ve Mina'nın ailesi, insanların yakından tanıdığı sözde güvenilir insanlardı. Dedesi Türkiye'nin sayılı ünlü hakimlerindendi, babası ise ülke çapında gençliğinden beri başarılarıyla tanınan savcıydı.
Mina tüm hayatını karartmaya neden olacak bir adım attı ve eğer ben olmasaydım, geçireceği son yarım saat kalan ömrünün sakin tek dakikası olacaktı.
Mina'nın hem kendine hem de ailesine böyle bir darbe indirmesi hayatına sızma planımı da alt üst edebilecek önemli bir tehdit. Mina hayatı kayarken aşka zaman ayıramayacak, ailesi ise her şeyin unutulmasını umarak onu yurtdışına gönderecekti.
