"Haramsın, yasaksın ama yaratılmışsın."
"Konuşma diyorsam konuşmayacaksın, dur diyorsam duracaksın. Tek bir kelimemi bile emir sayacaksın."
Diye bağırdı öfkeyle elindeki viski dolu bardak taşıp parmaklarının arasında süzülürken. "Yarattığım yalanda...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba,
O kadar uzun zamandan sonra beraberiz ki geri dönüşümüz için çok heyecanlıyım. Aylardır birbirimizden uzaktık ve bir sorun olmazsa finale dek artık birlikteyiz.
İki hafta da bir Cumartesi günleri 19.00'da yeni bölüm için sözleşelim fakat unutmayın yeni bölüm için bölüm sınırını geçmemiz gerek.
30 oy ve 100 yorum ardından yeni bölüm için 4 Kasım günü görüşmek üzere!
🔪
18. ÇAT KAPI
(I)
Mina biraz endişeli biraz da korkmuş biçimde koluma sıkıca sarılıyordu, bu sırada ne Çağatay doğrulttuğu silahı indirmişti ne de ben geri adım atmıştım. Bir çarpışma olmalıydı ve tüm taraflar beklenenden kaçmak istemiyordu çünkü artık adım atabileceğimiz bir yer kalmamıştı.
"Yediğin bok her neyse..." Talat -ki bu ismi hatırlamak benim için bile oldukça zordu- tehditkar biçimde kaldırdığı parmağını havada sallayıp duruyordu. "Kardeşime sıçramak üzere ve yemin ederim ki bu gerçekleşirse hiçbiriniz paçayı benden kurtaramaz! Beni duyuyor musunuz, buna izin vermem!"
Çağatay namluyu eğmeden bana yan bir bakış attı, "Kafayı yemiş lan bu amına koduğumun yarması."
"Herkes yaptığının bedelini ödeyecek..." diye başladım lafa Çağatay'ı sakinleştirmeye çalışırken, karşısındaki insanın silahı olup olmaması onu ilgilendirmiyordu tek amacı bizi korumaktı ve bunun için her şeyi yapmaya razıydı. "Eğer, Atlas'ın bu işte parmağı varsa ki olmadığını söyleyemezsin ve evet o da ödeyecek."
"Hayır, hayır." Tok bir sesle kıvırcık sarı saçlarını etrafa dağıtacak şekilde başını sallarken konuşuyordu. "Benim kanımdan olmayan herkes bedelini ödeyecek ve o listenin başında da senin ismin var Ulaş. Kendini çok zeki sanıyorsun, üniversiteli bir kızın oyununa gelmene rağmen egonu bir kenara bırakıp o çürük kişiliğinle yüzleşemiyorsun bile."
Çağatay namluyu Talat'a doğru savurduğu sırada "Yok ben bunu sikerim!" diye bağırdı.
"Kaldır şunu." Dedim Çağatay'a bakmaya bile gerek duymadan. "Bize zarar vermek için burada değil, eğer bunu isteseydi tek başına olmazdı." Talat mantık yürütmemi sevmiş gibi gülümsedi ama o alaycı tavrını da bırakmış sayılmazdı. "Benim dişime uygun olmadığını da biliyor, o yüzden bu kadar rahat bir şekilde karşımda istediklerini söyleme cesaretinde bulunabiliyor. Bırakalım bizi her neden bulduysa söylesin."
Talat tek kaşını kaldırdığı sıra koluma sıkıca yapışmış halde duran Mina'ya kaydı bakışları. İlk başta ona sataşacağını sandım fakat daha sonradan anladım ki asıl sorun Mina'nın konuşulanları duyacak olmasıymış.