The Weekend, Call Out My Name
8. AV
(II)
Kabullenmek en güç olandır çünkü insan doğası gereği her zaman yok saymayı öğrenir. Bugün başını çevirdiğin küçük bir ilmek yarın boynuna dolanan ipin düğümüne dönüşür. Söylediğin bir yalan altındaki sandalyeye indirilen tekmenin nedenini doğurur, her hata günahına boynu büküktür.
İlahi adalet tecelli etmek için bazen mazlumun yüreğine intikamın tohumlarını süpürür.
Bir ölümü kabullendiğimde mezara sadece bir bedenin girmediğini de kabullenmiştim, bende orada yatıyordum tıpkı Göksel'le yaşadığımız tüm zamanın çukura girdiği gibi.
Bir insan öldüğünde bedeni ayrılmıyordu sadece, sizdeki parçası da giriyordu mezarın dibine. Aynaya her baktığınızda görüyordunuz eksik parçanızı, kanayan yara kabuk tutmaz derler. Tutmuyordu.
Acıtmasa bile kanıyordu yıllardır, acıtmasa bile iyileşmiyordu orası.
Çiftlik evine girdiğimizde Acar kızını odasına gönderirken beni birinci kattaki çalışma odasına götürmüştü beraberinde. Evin üzerine çöken bu uğursuz sessizlik odanın içerisindeki şöminenin çıtırdayan odunlarıyla kutsanıyordu sadece.
Acar, yanan şöminenin tam karşısında oturuyordu. Elindeki viski bardağındaki buzlar tüm iriliğiyle ateşin sıcaklığına karşı gelmeye çalışıyordu. İçerisi avcı köşkü gibi düzenlenen evden ağır bir deri kokusu hissediliyordu. Şöminen hemen üstünde bir alageyiğin kafatası vardı, kitaplık raflarında ise doldurulmuş hayvanların bedenleri sergileniyordu.
Sırtımı verdiğim çiftelinin asılı olduğu duvarsa boy boy fotoğraflarla süslenmişti, av sporunun önde gelen isimleri birçok karede aynı yapay pozu veriyordu. Caniliği spor olarak lanse eden bu insanlar ellerinde masum kanı bulundurmayı işte bundan hiç saklamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIÇAK SIRTI
Teen Fiction"Haramsın, yasaksın ama yaratılmışsın." "Konuşma diyorsam konuşmayacaksın, dur diyorsam duracaksın. Tek bir kelimemi bile emir sayacaksın." Diye bağırdı öfkeyle elindeki viski dolu bardak taşıp parmaklarının arasında süzülürken. "Yarattığım yalanda...