Merhaba, yeniden birlikteyiz.Ben artık Ulaş'ın ağzından bölüm yazmak istiyorum, yeni bölümde Ulaş'ın karanlık iç dünyasından devam edeceğiz.
50 oy ve 100 yorum diyelim.
Love,
R.
🔪
18. ÇAT KAPI
(II)
Arabanın Ulaş tarafından durduruluşunu ve araçtan tıpkı bir mermi gibi fırlayıp gittiğini sadece sahne sahne hatırlayabiliyordum, onun peşinden koşup şiddet gören hamile bir kadının apartmandan ağlayarak indiği sırada kollarımın arasına alıp bahçenin ilerisine götürürken bakışlarım geriye asla dönmüyordu çünkü orada Ulaş'ın olduğunu biliyordum. Kadını iyice kendime yaslayıp başını göğsümün üzerine yerleştirişimde kaçamak bakışlarım sokak lambasının altındaki iki bedeni izliyordu, Ulaş yere yatırdığı adamın yüzünü bir eliyle tutuyor diğer eliyle de onu öldürmek istercesine yumruklarını sıralıyordu.
Orada öylece dakikalarca şoka girmiş bir biçimde dikiliyordum ta ki diğer araç durup içerisinden çıkan Simay'ın direkt olarak yanıma gelmesine kadar. Beni kollarımın arasında tuttuğum kadından ayırırken girdiğim şokun etkisinden çıkmam için art arda bağırıyordu. "Öldürecek onu! Duymuyor musun beni? Öldürecek, canına okuyacak onun!" Beni omuzlarımdan ittirdiği sırada daha güçlü bir şekilde bağırdı, "Onu sadece sen durdurabilirsin, git kurtar adamı onun elinden!"
Simay'ın bağırışları arasında geri geri çekilerek bizden birkaç metre ilerdeki sokak lambasının altındaki karartılara doğru koştum. Ben koştukça nefesim daraldı, nefesim daraldıkça beynim girdiğin şokun etkisinden hızla kurtuldu. İşte o anda sürekli olarak kendime sorduğum soruları duyar oldum; bu kadın kimdi ve Ulaş onu nereden tanıyordu? Ayrıca karnında burnunda bir kadını döven adamı Ulaş'ın elinden gerçekten almam gerekiyor muydu?
Hayır, hiç sanmıyorum.
Fakat hemen yanlarında dikilen Çağatay'ı gördüğümde bu fikrin değiştiğini hissettim, yüzündeki korku ifadesi öylesine güçlüydü ki bir yanılgı yüzünden adalete sırt çevirdiğimi hissettim tıpkı Ulaş gibi. Tıpkı Ulaş'ın sürekli olarak kendi adaletini yaratmak istemesi gibi.
İhtiyacım olan buyken yine de olması gerekeni savunmalıydım değil mi? Ne de olsa Ulaş da ben de kendi burnumuzun dikine gidecektik.
"Ulaş dur!"
Bağırışımın hemen ardından Ulaş'ın suratını defalarca yumrukladığı adamı yere fırlatışına tanık oldum. Adamın kafası hızla beton zemine çarptı ve yüzünü kaplayan onca kan damlalar halinde asfaltın üzerine sıçradı.
Ulaş yavaşça ayağa kalktığında kan içerisinde kalan yumruğunu havada salladı ve bakışlarını yerde yarı baygın halde yatan adamdan bir an olsun ayırmadı. Ona bakıp neler düşündüğünü öylesine merak ediyordum ki ama ne sorsam ne de kırk yıl düşünsem gerçeği öğrenemeyeceğimi bildiğimden sessizce bekliyordum.
Böylesine saf bir öfkenin altında ne düşünüyor, neler hissediyordu? Asla dinmeyen öfkesini ne besliyordu acaba.
Ulaş yerdeki adamı Çağatay'a işaret ettiği sırada "Bunu yem et." Dedi, bunun ne anlama geldiğini dahi bilmiyordum. "Bırak bir daha görmek yaşadığını bile bilmek istemiyorum, bırak o da bilmesin."
Demek her gün ölmesi için yalvartacaktı kendisine, tam da Ulaş Saylan'lık bir hareket değil miydi? Tam da onluk bir hareketti.
"Beyler konuşmanızı bölmek istemem ama..." Hepimiz bir anda arkamızda kalan Simay'a doğru döndük. "Kızın suyu geldi... Doğum başladı."
![](https://img.wattpad.com/cover/297454360-288-k813687.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIÇAK SIRTI
Novela Juvenil"Haramsın, yasaksın ama yaratılmışsın." "Konuşma diyorsam konuşmayacaksın, dur diyorsam duracaksın. Tek bir kelimemi bile emir sayacaksın." Diye bağırdı öfkeyle elindeki viski dolu bardak taşıp parmaklarının arasında süzülürken. "Yarattığım yalanda...