5. İKİ EL ATEŞ

29K 2.9K 1.8K
                                    

Ruelle - Find You

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

5. İKİ EL ATEŞ

Her yaşımda meraklı, uyanık ve sabırsızdım.

5 yaşında annemle dışarı her çıktığımızda onu canından bezdirirdim. Kars'ın merkezindeki binalardan biri yeşil rengindeydi diğerlerinin aksine. O caddeden her geçtiğimizde, "Anne, sence neden bu binanın rengi yeşil?" diye sorardım. Annem de, "Sahibi yeşili seviyordur herhalde," derdi. Ama neden diye ısrar ederdim. Çünkü tüm binalar aynı renkteyken neden sadece bir tanesinin rengi aykırıydı?

7 yaşında babamın neden hep işte olduğunu sorgulamaya başladım. Sonra bunun bir iş değil, görev olduğunu öğretti annem bana. Vatan borcu, dedi. Başka çocuklar, aileler mutlu, huzurlu, güvenli olsun diye babamın bizi yalnız bıraktığını söyledi.

Başka çocukları hiç kıskanmadım.

Hiçbir anımda baba ve çocukların el ele okul çıkışına doğru yürümesine imrenmedim. Aksine her zaman gurur duydum babamın göreviyle, varlığıyla ve yokluğuyla.

Babamın kahraman olduğunu hayal ettim. Sanki kocaman bir vatanı sadece o sırtlanıyormuş gibi hissettim uzun bir süre.

9 yaşında sadece babamın değil, birçok kişinin vatanı sırtlandığını anladım. Bunun sebebi de okuldan bir çocuğun babasının şehit olmasıydı. O gün anladım ki, benim babam tek değildi. Dahası, babasından başkalarının selameti için ayrı kalan tek çocuk de ben değildim.

Asker olmaya karar verdiğimde 12 yaşındaydım.  Sık sık babamın yanına giderdim karargâha. Oradaki askerleri izlerdim saatlerce. Talimlerini tekrarlarken nefesim kesilirdi ama inat ederdim.

Asker olmaktan vazgeçip doktor olmaya karar verdiğimde 15 yaşındaydım. Babamın yaralı bir askerini kurtaran doktorun ameliyathaneden çıktığındaki gururlu gülümsemesini net hatırlıyordum. Ona edilen onlarca teşekküre karşılık sadece, "Görevimiz," demişti. Ondan sonra doktor olmak istemiştim yıllarca.

Fakat 2013... 18 yaşımda olan bir olay hayatımı değiştirmişti. Molhem Barakat isimli gazeteci 17 yaşında Halep'te  savaşın ortasında elindeki kamerayla can vermişti. Her fotoğraf başına aldığı 25 dolara ihtiyacı vardı Türkiye'de bıraktığı annesi ve kardeşinin. Bu yüzden gözü kapalı savaşın ortasına dalıp birkaç sıcak karenin peşine düştü. Ajansı her defasında daha sıcak kare istedi. Bu da Molhem'i en tehlikeli yerlere sürükledi ve öldürüldü. Öldüğünde dahi eline tutuşturdukları fotoğraf makinesine sımsıkı sarılmıştı. Çektiği kareler yurtdışındaki gazetelerde, haber sitelerinde haber olurken ölümü oldukça sessiz karşılandı. Kimse bu çocuğun savaşın ortasında ne yaptığını sorgulamadı.

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin