SVRCINA - Battlefield
13. ATEŞİN TAM ORTASI
Hayatta başımıza hiçbir zaman gelmeyeceğini düşündüğümüz şeyler vardı. Mesela ben asla annemi kaybedeceğimi düşünmezdim. Eve geldiğimde mutfakta, pembe önlüğüyle mis gibi yemekler yapan onun varlığının bir gün yok olacağını aklımın ucuna dahi getiremezdim. Her sabah evden çıktığımda beni her iki yanağımdan öpeceğini, saçlarımı bazen beğenmeyip yeniden yapacağını ve mutlaka kahvaltı etmediğimde çantama bir şeyler atacağını sanırdım.
Değerini bilememiştim.
"Anne, yeter ya. Çocuk muyum ben? Tıkıştırma çantama şu elmaları!"
"Anne, her seferinde peşimden dualar okumasana!"
"Anne, ısrar etmesene. Aç değilim!"
"Anne, şu meyveleri sürekli bana yedirmeye çalışmasana!"
Ona her genç kız gibi isyanlar ederken acaba bana kırılmış olabilir miydi?
Hep var olacak sanıyordum. Bir gün tamamen yok olana, babamın düşmez sandığım omuzları düşerek mezarına toprak atana kadar. O an anlamıştım ki... Annem artık olmayacaktı.
Peki ya ben? Bunun sonunda bana ne olacaktı?
Bir çukura düşmüş, sonrasında yıllar önce kazılan tüneli bulmuştum. Yanlış yolda adımlamış, ışığı bularak sevinmiştim. Oysa olmamam gereken bir yerdeydim. Bir çukura değil, karanlığın tam içine, ateşin tam ortasına düşmüştüm aslında.
Bir istihbaratçı tarafından bulunmak benim en büyük şansım mıydı?
Peki ya şu an? Bir grup istihbaratçı ile kocaman bir SUV'deydim. Hepsi düşmanın askeri formasını giyerken benim üzerimde sadece askeri ceket vardı. Sahte kimliklerini ve bilgilerini sabahtan ezberlemiş, kendilerini role çoktan hazırlamışlardı.
On Sekiz, SUV'yi profesyonel şekilde kullanırken Aras onun yanındaydı. Arkada ben, Haris ve Zamir oturuyorduk.
"Bir kilometre sonra tanklarla kesilen bir yol var. Geçit için resmi izin belgesi gerekiyor." Sekiz'in telefondan gelen sesi arabayı doldururken Zamir'in iç çektiğini duydum.
"Yüzbaşı Robert? Hazır mısın?"
Haris üzerindeki askeri formayı düzeltti, ardından omuzlarını dikleştirdi. Omuzlarında taşıdığı yıldızlara bakarak sıkıntılı bir nefes verdim.
Gözleri anında gözlerimi buldu. "Endişe etme," diye mırıldandı kısık sesle. "Bir şey olmayacak." Ardından dudaklarını ıslatarak Zamir'e döndü. "Planı unutma. Bir aksilik çıkarsa ne yapacağınızı biliyorsunuz."
Kaşlarım çatılırken Haris bunu gördü ama bana açıklama yapamadan On Sekiz arabayı durdurdu. Hangi plandan bahsediyordu ve benim neden bundan haberim yoktu?
Tankların önünde duran askerler ellerindeki tüfeklerle bize doğru yaklaşırken On Sekiz hızla arabadan indi ve ardından Haris'in kapısını açtı. Haris'i yüzbaşı formasıyla gören askerler anında asker selamı durduğunda dudaklarımı ısırdım.
Zamir, "İnelim," diyerek koluma dokundu. Hepimiz arabadan indiğimizde askerler tüfeklerini omuzlarından asmış şekilde Haris'in karşısında durdu ve ona Ermenice bir şeyler anlatmaya başladılar.
Haris, yüzbaşı rolüne girerek oldukça sert ve otoriter sesiyle onlara cevap verirken konuşmalardan hiçbir şey anlamıyordum. Fakat en sonunda Zamir, Aras ve On Sekiz'in ceplerindeki sahte kimlikleri çıkarıp onlara gösterdiğinde askerler göz ucu kimlikleri inceledi, ardından yeniden Haris'e bir şeyler anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Action❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı. Belki de hiç aramadı. 04.04.2021 © Tüm Hakları Saklıdır.