40. FİNAL

10.4K 1.1K 818
                                    

Canozan - Kalbimden Tenime

40. FİNAL

Eskiden mücadele etmezsem boşuna yaşayacağımı sanıyordum. Sürekli savaş bölgelerine koşarken zihnimde sadece mikrofonumla savaşmak, birilerine yardım etmek, birilerinin sesi olmak vardı.

Aynı isteğim hala vardı ama şu an... Huzur istiyordum.

Sessizliğe, huzura, küçük bir mutluluğa ve yanımda ona ihtiyacım vardı.

Onunla hiç normal şartlar altında tanışmamıştık. Beni çukurda bulmuştu düşman üniformasıyla. Tehdit etmişti, korkutmaya çalışmıştı, boynuma darbe indirip bayıltmıştı hatta.

Sonra ikimize de bir şeyler oldu.

Aşk gibi...

Onu düşmanım sandığım zamanlar ondan etkilenmekten çok korkmuştum. Çünkü yasak ama bir o kadar da dikkatimi çeken biriydi. Geç olmadan kimliğini öğrenmeseydim yaşayacağım çelişkileri tahmin bile edemiyordum.

"Binelim mi?"

Başımı kaldırıp baktığımda artık sırada kimsenin kalmadığını fark ettim. Uçağın kalkışına çok az kalmıştı.

"Binelim," diyerek çantamı aldım ve ayağa kalktım.

Ankara'ya gidiyorduk. Çünkü Bilal rüyasında beni görmüş, sabah uyanında ağlamaya ve beni sayıklamaya başlamıştı. Zamir ve Mihrinaz, Hatay'a dönmeden önce Ankara'ya gitmişlerdi. Zamir'in annesi Emel teyze tedavi görüyordu son zamanlar ve daha iyiye gidiyordu. Bu yüzden Bilal'i ona götüreceklerdi.

Telefondaki mobil biniş kartımdaki QR kodu okuttum, ardından kimliğimi gösterip uçağa giden koridora geçtim ve Haris'in gelmesini bekledim. O sırada, "Hilal Hanım," dedi orta yaşlarında kadın yolculardan biri. "Sizi görmek çok güzel. Umarım yakın zamanda ekranlara dönersiniz."

Gülümseyerek, "Teşekkür ederim," dedim. "Umarım."

Haris geldiğinde elimden tuttu ve koridorda ilerledik. Genelde elime küçük bir çanta alırdım sadece ve bu yüzden üst kısımlarda bagaj yerleştirmeyi umursamadığım için hep en sonda binerdim. Sıra bekleyecek kadar sabırlı biri sayılmazdım çünkü.

Yan yana olan business class koltuklarına geçip oturduğumuzda, "Rahatımıza düşkünüz ha?" diye sordu alayla.

"Bana havayolu şirketinin hediyesi," diyerek ona hava attım.

"Bana da istediğim zaman verilebilecek bir koltuk," diyerek karşılık verdi o da.

Kemerimi taktığım sırada, "Hilal Hanım," dedi birisi. Başımı kaldırdığımda formasından pilot olduğunu anladığım, genç ve oldukça yakışıklı, iri cüsseli bir adam vardı. "Sizinle tanışmak ne büyük şeref. Ben kaptan pilotunuz Duman Akın Arslanoğlu," diyerek elini uzattı. Okyanus mavisi gözleri yüzündeki gülümsemeyle beraber kısılmıştı çok az.

"O şeref bana ait," diyerek elini sıktım. "Memnun oldum, Duman Bey."

Duman Bey ardından Haris'le tokalaştı. "Haris Bozkurt."

"Memnun oldum. Umarım uçunuz güzel geçer."

"Teşekkürler. İyi uçuşlar size."

Hostesler de gelip tebessüm ederek bana selam verdiklerinde, "Ünlü olmak yorucu mu?" diye dalga geçti Haris.

"Çok," diyerek elimi salladım. "Adam da yakışıklıydı bu arada."

Tek kaşı havalandı. "Demek öyle?"

FELAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin