Julia Stone - Winter on the Weekend
38. YÜZLEŞME
Sevdiğimiz bir insanın toprağın altında olduğunu bilerek onu özleyip ziyarete gelmekten daha acı ne olabilirdi bu hayatta?
Bir insanın her yaşta ihtiyacı olduğu tek kişi annesiydi.
Bir kadının, annesine en çok ihtiyacı olduğu yaştaydım. Hayatımda biri vardı, anneme anlatamıyordum. Babama kızıyordum, anneme ne yapmam gerektiğini soramıyordum. Dizinde ağlamak istiyordum, annemi bulamıyordum.
Eve gelirdim, odama çıkardım aceleyle. Annem yemek için çağırdığında, gelirdim ve yemeğimi yedikten sonra tekrar odama kaçardım. Niye her zaman yaşayacakmış gibi davranmıştım? Niye bir gün bu toprağın altına girme ihtimalini düşünüp ona karşı daha hassas, daha sevgi dolu davranmamıştım? Niye onu daha çok öpmemiştim? Daha çok sevdiğimi söyleyip boynuna sarılmamıştım?
"Anne... Bugün ekmek alırken bir kadın senin gibi koktu. Dizlerimin bağı çözüldü, bayılacaktım az kalsın. Yaşadığını sandım bir an, kadının karşısına geçip ona baktım emin olmak için. Sen değildin, anne... Keşke sen olsaydın. Ama sen değildin. Hani Haris yaşıyor ya... Bir an sen de yaşayabilirsin sandım."
"Keşke o da yaşasaydı."
Babamın sesini duyduğumda dudaklarımdan firar eden hıçkırık sesine engel olamadım. Şu an küçülüp küçük bir kız çocuğuna dönüşmek, ona sarılmak çok isterdim. Dizlerinde oturmak, başımı göğsüne yaslamak, saçlarımla oynamasını isterdim ama bu mümkün değildi.
"Beni tutuklamaya mı geldin?"
"Beni hiçbir zaman anlamayacaksın, Hilal."
"Zamanında seni en çok ben anlamadım mı?"
"Hayır, beni Suna'dan başka kimse anlamadı. O hep anlayışlı bal rengi gözleriyle baktı bana, gülümsedi. Sitem etmedi, kızmadı, bağırmadı. Hep bekledi sabırla. Her geldiğimde kollarını açtı."
"Ben..." İç çektim. "Ben sana kollarımı açmadım mı?"
"Sen çoğu zaman küstün bana, Hilal. Küçükken de, büyükken de. Sen hep benim dediklerimin tersini yapıp beni cezalandırmaya çalıştın. Sana oturup kanalda çalış dedim, inadından en tehlikelere bölgelere gönüllü gittin. Sana Karabağ'a asla ayak basma dedim, karargâhta karşıma geçtin. Bazen kızdın, bazen kırıldın, belli ettiğinde de oldu, sakladığın da. Ama hiçbir zaman beni anlamadın annenin aksine."
"Sen hiç asker değil de baba olmak istedin mi?"
Dudakları gerildi. "Dürüst olayım mı? Hayır. Ben zaten hiç çocuk istemedim. Annen hamile kaldı ve doğurmak istediğini söyledi. Onu kıramadım."
Tüm dünya durdu sanki o an.
Buz kestim baştan ayağa kadar.
"Çünkü babalığı elime, yüzüme bulaştıracağımı ve başaramayacağımı biliyordum. Ben hiçbir zaman iyi bir eş ve baba olamadım. Olamam bundan sonra da. İyi bir evlat da değildim zaten. Benim için aile her zaman arka plandaydı. Öne çekmeye çalıştım, seni ve anneni önceliğim yapmaya çalıştım ama yapamadım."
"Annemi seviyordun."
"Anneni hâlâ çok seviyorum."
"Bir kadın önceliği olmadığı bir adamla neden evlenir?"
"Sevdiği için," dedi kederli bir tebessümle. "Birbirimizi çok severdik, Hilal. Ama ikimizin sevgisi çok farklıydı. Bunu kabullenmek her kadının harcı değildir. Suna kabullendi. Beni hiçbir zaman değiştirmeye çalışmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Action❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı. Belki de hiç aramadı. 04.04.2021 © Tüm Hakları Saklıdır.