Zakkum - Seni Rastgele Sevmedim33. MÜHÜRLÜ KALPLER VE BEDENLER
Bu ses eskiden beni mutlu ederdi. Göreve gidip geldiğinde onu çok özlerdim. Çocuktum, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Annem için geçmeyen zaman benim için akıp giderdi. Yine de onu her gördüğümde koşup boynuna sarılırdım, koklardım. Baba gibi kokardı o... Eskiden.
Şimdi karşımda duran kişi üzerindeki üniformanın hakkını veren, herkesin görünce karşısında titrediği bir tümgeneraldi.
Tümgeneral Halil Uluant.
O benim babamdı.
Babalıktan çok komutanlık yapan babamdı.
Sesi, duruşu, bakışı beni korkutmalıydı ama korkutmadı. Başıma ne gelirse gelsin, umurumda değildi bundan sonra çünkü bir nebze de olsun içimdeki ateş dinmişti, intikamımı almıştım. Anneme dil uzatanın dilini kesmiştim.
Gözleri gözlerimi delip geçerken, "Sen ne yaptığını sanıyorsun burada?" diye kükredi. Ekip ve babamın askerleri bir bana, bir ona bakarken ben gözümü dahi kırpmadım.
"İntikamımı alıyorum."
"Hangi hakla?"
"Suna Uluant'ın kızı olma hakkıyla," diye bağırdım onun gibi. "Sen hangi hakla benden saklarsın annemin öldürüldüğünü?"
"Bu şekilde saçmalama diye," dedi tükürür gibi. "Yazık sana. İntikam dediğin iki dakikadır ama bir insanın onuru, şerefi sonsuzdur. Karga'yı teslim etmen gerekiyordu. Eşkıya mısın sen?" Gözlerini benden alıp arkamda duran kişilerin üzerinde gezdirdi. "Eşkıya mısınız siz? Hangi hakla bizim aradığımız bir teröristi kaçırıp burada işkence edersiniz?"
Beni hiç mi özlememişti?
Kalbim delinmişti, ölümden dönmüştüm, komada kalmıştım günlerce, yurtdışına kaçmıştım, aylarca benim yaşayıp yaşamadığımdan bile haberi olmamıştı.
Nasıl özlemezdi, nasıl görünce sarılmazdı?
"Hepiniz kovulacaksınız," dedi babam öfkeyle. "Ama ondan önce..." Omzunun arkasından askerlerinden birine baktı. "Tutuklayın. Hepsini."
Donup kaldık.
Askerin gözü belerdi. Önce babama, sonra bana ve ardından Yedi'ye baktı. Kim olduğumuzu biliyordu ve bu yüzden bu emiri sorguluyordu.
Kendi kızını ve şehit tuğgeneral dostunun istihbaratçı oğlunu mu tutuklatmak istiyordu yani?
Asker hareket etmediğinde, "Duymadın mı üsteğmen?" diye bağırdı babam. "Tutuklayın hepsini!"
Üsteğmen birkaç saniye tereddütten sonra mecbur kalıp bize doğru adım attı askerlerle beraber. Yedi'nin karşısında durup, "Özür dilerim," dedi kısık sesle.
"Sorun değil. Emir, emirdir."
Kelepçeyi çıkardıklarında hepimiz aynı anda kollarımızı uzattık. Fakat daha o kelepçe kolumuza temas etmeden, "O kelepçelerinizi ekibimden uzak tutun, asker," dedi gür bir ses.
Hepimiz sese doğru baktığımızda simsiyah takım elbisede içeriye giren tanıdık sima yutkunmama neden oldu. Arkasındaki iki takım elbiseli adamla gelip yanımızda durdu. "Paşam, sizi görmek ne güzel."
"Başkan," dedi babam tahammülsüz sesle. "Ekibin ne yaptığından haberin var mı? Bizim aradığımız adamı kaçırıp işkence etmişler. Bu bir suç!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Akcja❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı. Belki de hiç aramadı. 04.04.2021 © Tüm Hakları Saklıdır.