39. AŞK SARHOŞU
"Hilal?"
Bu sesi bir gün yeniden duyacağıma asla inanmazdım ama bir mucize olmuştu ve buradaydı. Evimdeydi, üzerinde eşofman vardı ve saçları ıslaktı. Çok yakışıklıydı, bunun farkında mıydı acaba?
Başımı kaldırdığım sırada bana bir kupa uzatıyordu. İçerisinde çay vardı. "Çay kupada içilmez."
"Çay bardakları da çok küçük. Yapacak bir şey yok."
"Daha büyük çay bardakları var. Hiç görmedin mi? Gönlü bol çay bardağı diyoruz ona." Yıllarca Türkiye'ye ayak basmamış biri olarak görmemiş olabilirdi.
"Daha önce hiç görmedim," dediğinde telefonumu açarak hızlıca arama motoruna yazdım ve bardakların fotoğrafını ona gösterdim.
Haris dudaklarını birbirine bastırdı. "Bunun adı gönlü bol değil, obez!"
Omzuna vurdum. "Dalga geçmesene!"
"Ama öyle," derken o da gülüyordu. "Neyse ben sana alırım bunlardan. Çeyizine de koyarsın."
Kaşlarımı çattım. "Çeyiz?"
"He çeyiz. Evlenirken kadınların çeyizi oluyor ya."
"Bu bilgi için çok teşekkür ederim ama ne alaka?"
"Evde mi kalacaksın? Bir gün evleneceksin." Benimle diye eklememesi sinirlerimi zıplattı.
"Bu nasıl bir tanımlama? Evlenmeyen evde mi kalıyor?"
"Korkma," diyerek göz kırptı. "Eğer otuzuna kadar evlenmezsen evlenirim seninle."
"Ne?!"
"Şaka, Hilal," dedi anında. "Niye ciddiye aldın?"
"Ne bileyim," diyerek gözlerimi devirdim.
Hevesle, "Hadi birbirimize sorular soralım," diyerek gelip yanıma oturdu ve bedenini tamamen bana doğru çevirdi. "Benimle ilgili ilk izlenimin neydi?"
Hatırlamaya çalıştım kısa bir süre. "Seni önce Azerbaycan askeri sandım. Üzerindeki formayı fark edene kadar. Düşman. Nefret. İntikam. İlk izlenimim bu kesinlikle. Tüm tarihi olaylar zihnimde belirdi ve bana yapabileceğin tüm kötülükleri düşündüm. Korkmadım ama senden kurtulmak istedim." Derin nefes alıp onun parlak gözlerine baktım. "Peki, ya senin ilk izlenimin neydi?"
"Türkiye. Hasret. Gurur." dedi ışıldayan gözlerle. "Türkçe konuştuğun an Türkiye'yi ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Sonra... Cesaretini fark ettim ve gurur duydum seninle. Sana teklif ettiğim o iğrenç şeye verdiğin tepki, ölümü seçmen gururumu okşadı. Sana sıkıca sarılmamak için zor tuttum kendimi."
"Sarılsaydın çok tuhaf olmaz mıydı?"
"Seni ensenden vurup bayılttığımda çok canın acıdı mı?" diye sordu bir anda. "Hep bunu sormak istedim. O an mecbur kaldım. Hata yaparsan başına bir sürü bela gelirdi çünkü."
"Canım acımadı," diye cevapladım sorusunu. "Hayatımı kurtardın, teşekkür ederim."
"Saçlarının kokusu çok güzeldi. Kucağımda taşırken kokunu duydum. Kalbim titredi o an."
Omzuna vurdum. "İlk görüşte aşk ha?"
"Olabilir," diyerek gülümsedi. "Diğer soruya geçelim... Unutulmaz bir çocukluk anın var mı?"
Bu sefer hiç düşünmeden, "Var," dedim. "Hatırlıyor musun, sana Bozkurt soyadına zaafım olduğundan bahsetmiştim ama sebebini söylememiştim. Küçükken 23 Nisan kutlamaları için Anıtkabir'i ziyarete gitmiştik. Orada başka bir okulun öğrencileriyle aynı saate denk geldiğimiz için yan yana sırada dizilmiştik. Öğretmenleri son kez isimlerini ve soy isimlerini söyleyerek yoklama alırken duyduğum Bozkurt soyadı beni yerimde zıplatmıştı. İsmini hatırlamıyordum ama soyadı Bozkurt olan bir çocuğun ismini duyduğumda, "Soyadı bu mu? Ne kadar havalı!" demiştim. Yüzü göremediğim o çocuk uzaktan, "İstersen sana soyadımı veririm," dedi. "Nasıl olacakmış o?" diye bağırdım ben de. Tüm çocuklar bize gülüyordu ama o kadar kalabalıktı ki yüzünü göremiyordum. "Büyüyünce evleniriz," demişti o da. Sonra içeriye girdik sırayla. Onu göremedim hiç, sadece sesini duydum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAH
Action❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı. Belki de hiç aramadı. 04.04.2021 © Tüm Hakları Saklıdır.