22. Bölüm

610 20 4
                                    

"Seni affedebilirim," dedi Ekin fısıltıyla. Henüz lûnaparktan çıkış yapmış değillerdi. Tüm o mutluluğun yanı sıra her şey yeni başlıyor gibiydi. Atakan'la bankta oturuyor, bir daha asla geriye dönmeyeceklerini bildikleri balonları izliyorlardı. Zaten olay balonlardan açılmıştı. Geriye dönmek, diye düşünmüştü Ekin. Nasıl? Sonra konuşmak için kolları sıvamıştı. Kendini açıklayabileceğinden emin değildi ama şansını denemek istemişti. Biliyordu, bu fırsatı bir daha böyle bulamazdı. Atakan'sa dirseklerini dizlerine yaslamış yere bakıyordu. Bunun sonunun iyi bitmesini umuyordu. Lütfen, dedi içinden. Lütfen bunun sonunda bırakılan ben olmayayım. Lütfen en güzel gecemi birkaç cümleyle kaybetmeyeyim. "Bu zamana kadar yaptığın, yapmak istediğin ya da yapacağın her hata için seni affedebilirim. Her kötü olayda sana destek olabilir, iyi ya da kötü, uyandığım her günün sabahında seni bir önceki günden daha fazla sevebilirim. Seni kendimden bile daha fazla önemseyebilirim." Bir ama gelecekti tüm bu güzel şeylerden sonra, anlamak zor değildi. "Fakat unutamam. Lise yıllarımın yarısında bana nasıl bakmadığını, baktığın zamanlarda bakış şeklini, insanlara beni gösterip bir şeyler söylemeni ve ardından gelen, keskin diye ifade edebileceğim kahkahaları unutamam. Aslında senin için uyandığım her günün sabahında, bugün nasıl aşağılanacağım diye düşündüğüm zamanları unutamam. Bana yaşattığın tüm o aşağılanma duygusunu, kendimden nefret ettirmeni ve çirkin hissettiğim, sırf bunun için bir hafta okula gelemediğim o zamanları unutamam."

Baktı Atakan. Tek yaptığı buydu, elinden başka bir şey gelmeyeceğini biliyordu. Yaptığı her hareketin bir amacının olduğunu düşünürdü eskiden fakat artık doğru gelmiyordu. Ne zaman bir kızı böyle aciz duruma getirdiğini düşündü. Nasıl bir kızı paramparça ederim, diye sordu kendi kendine. Nasıl kendinden nefret etmesini sağlar, nasıl böyle bir canavara dönüşmüş olabilirim?

Atakan'ın sessizliğini fırsata çevirmeye devam ediyordu, Ekin. İçindeki tüm kırık parçaları atmayı düşünüyordu. Geriye Atakan kalana kadar durmayacaktı ama sorun bu cümledeydi. Atakan zaten kırık parçalardan oluşuyordu, kırık parçaları atmak onu atmak demekti. "Seni kırmak, üzmek ya da bugünü mahvetmek için söylemiyorum. Sana bunları beni tanı diye anlatıyorum. Neye kırıldığımı, gelecekte neye kırılacağımı bilerek ne kadar ciddî olduğunu göster bana. Ben lisede gördüğün, sürekli çevrende olan kızlar gibi değilim. Sırf yakışıklı diye kimseyle konuşmam, kimseyle arkadaş olmam. Ölürüm ama karakterimden taviz vermem. Ben annemden, Arya'dan böyle gördüm öğrendim, ben değişmem."

"Ben sevmeyi bilmem," dedi Atakan. "Bana sevgiyi öğretecek biri olmadı. Bir ailem oldu ama bana aile olmadı. Herkesin bizden daha önemli işleri olurdu, herkes biz hariç her şeye zaman ayırabilirdi. Hani bazen birbirimize hayatımız hakkında bir şeyler anlatıyoruz ya? Birkaç sene önce böyle oldu, diyerek gülüyoruz. Sonra eve gidiyoruz, ne güzel hayatı var, diye düşünüyoruz. Babasıyla annesiyle nasıl eğleniyorlar, babası ne kadar komik bir insan... Ben o düşüncelerin mağduruyum. İnsanlara asla ailemle olan anıları anlatmaktan korkmadım. Elimde ne varsa hepsini döktüm ama olmadı. Asıl ailemi, insanların göremediği gerçekleriyle aktaramadım. İnsanlar beni değil, paramı, yakışıklılığımı tanımak istediler. Kimseye güvenemedim, insanları sevemedim. Hayatımda bir Giray'ı gördüm karakterli, bir yaşam tarzı olan, bir Arel'i. Başka kimseyi doğru düzgün tanımadım."

"Ben herkesi tanıdım," dedi gülerek Ekin. Gerçek bir gülümseme olmadığını belirtmeme gerek olmadığını düşünüyorum. "Karaktersizinden, karakterlisine, sevgi dolusundan, para peşinde olanına ya da okulda popüler olma çabaları içinde olanına kadar, hepsini birer birer tanıdım. Hiç, ne gerek var, diye sormadım kendime. Öğreneceğim, dedim sürekli. Herkesin benim gibi olmadığını, popülarite istesem bile onlar gibi gevşek olamayacağımı eninde sonunda öğrendim. Fakat onlardan öğrenemediğim bir şey oldu."

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin