23. Bölüm

1.3K 21 9
                                    

Yağmur'un Ağzından

Çimenlere bağdaş kurup battaniyeye daha sıkı sarındım. Havanın soğuk olduğundan değildi aslında ama nedenini bilmediğim titrememin geçmesi için üstüme battaniye almıştım. Arya'dan gördüğüm ve denemek için sabırsızlandığım bir şeydi bu, havuzu izleyerek düşünme olayı. Bugün onun rahat bir uyku çekmesini fırsat bilmiştim.

Bugün bu bahçe ilk kez beni ağırlıyordu ama memnun olduğundan o kadar emin değildim.

"Arya haklıymış," dedi Atakan, elindeki kupayı bana uzatarak. Ona ağabey demek alışkanlıklarım arasında değildi. "Gerçekten uyuyamayan soluğu bu bahçede alıyor."

"Bu bahçede sabahlamak istiyorsan, bir şey içmek şart mı?" dedim en sakin ses tonumla.

Atakan kısa bir süre, karşısındakinin ben olup olmadığımdan emin olmak ister gibi izledi. Bir süre sonra ben olduğumu fark etmiş olacak ki, kafasını salladı. "Bir şeyler içmeden sabahlanır mı?" dedi gülerek. "Anlat bakalım, nedir seni güzellik uykundan kaldıran?"

Gülerek bekledim, cevap vermek gibi bir niyetim yoktu ama bakışlarından eğer cevap vermemeye devam edersem, her hâlükârda beni izlemeye devam edeceği belli oluyordu. Normalde sinirlenmem gerekiyordu -belki ona sataşmam? Fakat hiçbirini yapmaya halim olduğunu sanmıyordum.

"Gideceğim," dedim derin bir nefes alarak. "Son günlerimde burada olmak istedim, bu evin tadını çıkarmak falan. Malûm, eve gittiğimde böyle bir fırsat pek mümkün olmayacak. Kötü kişiliğime ve kasıntı yaşantıma dönmek zorunda kalacağım." Düşünür gibi yaptım. "Şimdi eve gitmem lâzım, birkaç ayakkabı sipariş ederim. Çoktan moda olan birkaç çanta vardı, onları alır, eskiyenlerini çöpe bırakırım." Tırnaklarıma baktım. "Maniküre de gitmem lâzım gördüğün üzere. Çok işim var yani. Yoksa sırf sen git dedin diye gitmiyorum. İşlerim tüm bu zırvalıklardan daha önemli."

"Sen de kırılabiliyorsun değil mi?" dedi Atakan. Suratında zafer ifadesi vardı. Çok uzun zamandır bu anı bekliyor gibiydi.

Kafamı salladım. "Çok kırılıyorum hem de," dedim.

"Neden böyle olduk Yağmur? Bizi kötülüğe iten şey neydi?"

Yavaşça Atakan'a döndüm. "Hiç gerçekten bir ailemiz olduğunu hissetmedik," dedim. "Hiç annemin saçlarımı örerek beni okula götürdüğünü, çantama yemem için bir şeyler bıraktığını hatırlamıyorum. Hiç okuldan eve geldiğimde ödevlerimi soran biri olmadı. Hiç birisi saçlarımı okşayarak ya da kitap okuyarak uyutmadı beni. Hep, yaramaz, dediler. Yaramaz çocuklar sevilmez, yaramaz çocuklar evden atılırlar. Oysa hiç yaramazlık yapmadım. Sen hep beni korudun, sen bile kahraman olamadın."

"Herkes beni kahraman bilsin istemedim." Gözlerinde kararlı bakışlar vardı. "Tek istediğim kız kardeşimin gözünde kahraman olabilmekti. Bir dönem başarmıştım ama sonra kız kardeşim biraz değişti."

"Kimse beni sevmiyordu." Bir an olsun gözlerimi ondan ayırmadım. Artık herkes bilsin istiyordum belki de, insanlar benim de bir kalbim olduğunu ve yaşamaktan bunaldığımı bilsin. "Bir şeyler yapmalıyım gibi geldi. Saçlarımı boyattım, belki insanlar saç boyatmakla ilgili soru sorarlardı. İnternetten alışveriş yaptım. Belki internetten alışveriş yapmakla ilgili soru alırdım. Belki birileri beni tanımak ister, gerçekten içimdeki iyiliği fark ederlerdi. Ailemin aksine. Tekrar başa dönmüş olacağım ama öyle özenmiştim ki ağabey. İlkokulda, hala hatırlıyorum, okula saçlarını örüp getirirlerdi anneler çocuklarını. Birinden saçımı örmesini istemiştim ama sadece bir kere isteyebildim. Utandım, senin annen yok mu der diye çok korktum. Çok zengin bir insan olmasak bile bana alınan her hediye yerine sevgi isterdim. Bana sevmek ne demek öğretmediler, benim ailem, benim annem ve babam bana yalanın neden kötü olduğunu, insanları kırmanın ne kadar aptalca olduğunu anlatmadı. O zaman bir aile olmanın ne anlamı vardı?"

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin