20. Bölüm

600 28 7
                                    

Arel'in Ağzından,

"Burada ne işin var?" dedim karşımda durmuş titremesini kontrol altına almaya çalışan anneme bakarak. Korktuğu ya da bir şeyden hoşlanmadığı her halinden belli oluyordu fakat merak ettiğimi sanmıyordum. Sadece neden burada olduğunu öğrenecek ve gitmesini isteyecektim. O kadar...

"Gitmeliyiz," dedi yalvarır gibi. "Hemen gitmemiz lâzım. Sadece bu şehirden değil, gerekiyorsa bu ülkeden gitmeliyiz."

Söylemek istediğim, yıllardır içimde sakladığım bir sürü şey vardı. Peki, değer miydi? "Ben bir yere gitmiyorum," dedim ciddiyetimi koruyarak. "Sen nereye gidiyorsan gitmekte özgürsün."

"Anlamıyorsun," dedi, ısrar etmeye hazırdı. Aslına bakarsanız çoktan ısrar ediyordu. "Sana bir seçenek sunmadım, Arel. Gitmek istiyor musun istemiyor musun, demedim. Alkın Andaç seni öldürmek istiyor. Gitmeliyiz değil, gitmek zorundayız."

Kaşlarımı çatarak duvara yaslandım. "Yani?" dedim soru sorar şekilde. "Beni öldürmek istiyor, seni değil. Normalde olsa ciddîye almazdın. Şimdi ciddîye almanı sağlayan şey nedir?"

"Sensin," dedi. Sesli bir şekilde yutkundu. "Beni nasıl görmüş olursan ol, umurumda değil. Sen benim hep oğlumdun. Sırf seni korumak için annelik yapamadıysam, ölmemen için kim olduğumu unuttuysam yargılanmaya hakkım olduğunu sanmıyorum. Bu zamana kadar yaptığım her şey, her kırıcı hareket, her canını yakacak şey ve neden bu halde olduğumu söylemeyişlerim sırf seni korumak içindi. Sana defalarca anla diye mesaj verdim ama bir kere bile görmeye çalışmadın. Senin için yargılamak daha kolaydı, kızmak, insanlara sanki bir annen yokmuş gibi davranmak... Peki, bunlar benim canımı ne kadar acıttı? Bir kere olsun düşündün mü?"

Annelik başka bir şeydi. Özellikle babalıktan çok daha başka bir şeydi, azı zarardı. "Neden düşünecektim? Beni ne için olursa olsun önemsemeyen kadını ne için önemseyecektim anne? Kaç gece kapının önünde eve gelmeni bekledim, kaç gece evde yana döne seni aradım ve kaç gece yeni bir anne diledim, asıl sen biliyor musun? Asıl sen, bir kere olsun düşündün mü? İnsanlara sürekli bahaneler üretip durdun. Hayır, babam öldükten sonra olan bir şey değildi. Sen bana hep böyle davrandın. O evin içerisinde özdüm ama hiçbir zaman 'oğlum' diye sevdiğin köpekten daha öz olamadım."

Kafasını iki yana salladı. "Hep böyle değildim," dedi yavaşça. "Hayır, saçmalıyorsun."

"Delisin," dedim hızlıca. Bağırıyordum ama artık herkes bilsin istiyordum. Herkes ne kadar zavallı olduğumu bilsin. "Kabul et artık, delirdin. Babam etrafta korkarak gezmeye başladığı andan itibaren kafayı yedin. Kendine yeni bir sevgili yaptın, sana tapan adamı bile görmedin. Bunu bizi korumak için mi yaptın? Sen sevdiklerini hep öldürür müsün anne?"

"Baban bir sır öğrendi," dedi. "Alkın Andaç'ın şirketinde hisseleri olduğu andan itibaren iğrenç bir hayatımız olacağını anlamıştım. Fakat baban öyle mutluydu ki, bir şey söyleyemedim bile. Seviniyor gibi yaptım aylar boyunca. Sonra bir gün Alkın Andaç'ın bir telefon konuşmasına şahit oldu. Onun bir ilâç şirketinin yanı sıra uyuşturucu ve silâh kaçakçısı olduğunu öğrendi. Bildiğimizi saklamak için elimizden geleni yaptık ama Alkın Andaç bizden çok daha zekiydi. Defalarca ülkeden gitme kararı aldık, bir işe yaramadı. Hisseleri ona satmak için yaptığımız her şey... Her şeyin sonucu hep aynıydı. Asla bizi kabul etmeyecekti. Çevresindeki insanlar onun tüm ailemizi öldüreceğini söylüyordu. Bizim tek çocuğumuz sendin, Arel. Senden başka kimsemiz yoktu."

"Bunun delirmenle ne alâkası var?" dedim gülerek. Sonumun Arya gibi olacağını bu konuşmanın en başından beri bilmeme rağmen, bilmiyormuşum gibi davranmak daha kolayıma geliyordu. Bir sır, o sırrı öğrenene kadar güzeldi. Sonra yavaş yavaş canınızı yakmaya başlar, uyuyamama sebebiniz olurdu. Uyumak istiyordum. Uyuyabilmek, yeniden hissedebilmek istiyordum.

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin