13. Bölüm

619 38 76
                                    

"Ne yaptın?" dedim kekelememe engel olamayarak. Ne dediğini algılamam epey vaktimi alacak gibiydi. Algılamak istemediğim için mi yoksa henüz hazır hissetmediğim için mi, bilmiyordum. Karşılık vermek istiyor fakat duygularımdan emin olamıyordum.

Âşık olmak nasıl hissettirirdi? Nasıl hissettirmesi beklenirdi?

"Gitmem lâzım," dedi tekrar, daha önce defalarca söylediği gibi. Aynı yüz ifadesi vardı suratında, aynı acı ifade. Âşık olmaktan mı korkuyordu, bana mı özeldi?

"Aşk nasıl bir şey?" diye mırıldandım. Sorduğum soru ilgisini çekmiş olacak ki, hızlıca bana doğru döndü. "Eğer âşık olmuşsam nasıl anlarım?"

"Yağmur gibi," dedi Arel. Bana anlatıyordu ama bana anlatmıyor gibi duruyordu. "Önce hayatın kapanıyor, güneşin yok oluyor. Güneşini kapatıyor bir bulut yığını. Gidin diyemiyorsun. Sonra yağmur atıştırmaya başlıyor. Bulutlar yavaş yavaş çekiliyor ama artık güneş yok. Yağmur ne kadar şiddetli yağarsa yağsın ne kadar ıslandığını fark edemiyorsun hatta yağmur yağarken ıslandığını umursamıyorsun bile çünkü arındığını hissediyorsun. Mutluluğa ulaşmışsın kısa bir an. Yıllar boyunca ıslanabilirim diye düşünüyorsun. Yağmuru kendinden bile çok seviyorsun. Fakat sonra yağmur diniyor. Gök kuşağı çıkıyor, oysa iş işten geçmiş. Sen çoktan ıslanıp hasta olmuşsun ya da o yağmurla, sen de yağmışsın. Sele karışıp gitmişsin çoktan."

"Gitme," dedim ona bakmadan. "Bu yağmur hiç durmasın."

Yağmur yağdığını yeni fark ettiğini gösteren bir bakış attı gökyüzüne. Dışarı çıktığı andan beri gerçekten yağmur yağdığını anlayamamış gibiydi. Öyle ıslanmıştım ki, benim için yağmuru fark edememek bir seçenek değildi. Üşüyebileceğiniz türden bir yağmur değildi. Fakat hasta edebilirdi. Belki de çoktan hasta olmuştum, henüz bilmiyordum.

"Öyle anlattın ki," dedim. "Aşk kötü bir şeymiş, âşık olmaktan korkuyormuşsun gibi geldi. Madem bu kadar kötü bir şey neden herkes âşık?"

"Sigara sağlığa zararlı," dedi yerdeki izmariti ayağının ucuyla iterek. "Aşk sigaradan daha zararlı ama biz canımızı yakacak, bize zarar verecek ne varsa alışkanlık haline getiriyoruz işte."

"Sigara içiyor musun?" Sorum çok aptalcaydı.

Kafasını hayır anlamında salladı. "Tek zararlı alışkanlığım sen oldun." Cevabı değildi. "Çok kötü bir şey diyemem ama gerçekten iyi bir şey olduğunu da düşünmüyorum."

"Neden?"

"Aşk, çaresizliktir," dedi. "İnsanı daha güçlü hissettir ama aslında en diptesindir. Belki dibin de dibi. Sevdiğin, değer verdiğin insanın bir şekilde ölüp bu dünyadan gideceğini bilirsin. Fakat âşık olduğun insanın ölmesini, ölecek olmasını kabullenemezsin. Herkesten biraz daha fazla göz önünde bulundurur, daha fazla korursun. Tehlikeli bir şey olduğunda asla yapsın istemezsin, bu yetmiyor gibi o bir şey yapmanı istemediğinde de sırf üzülmesin diye yapamazsın. Aşk, bencil olmaktır. Kendinden önce sevdiğin insanı düşünürsün meselâ. Bir seçim yapman gerektiğinde işin ucunda âşık olduğun kişi varsa asla âdil bir seçim yapamazsın. Yapsan bile insanlar âdil olduğunu düşünmez. Aslında saçma ama yaşamanın temelidir biraz. Yapmam dediğin ne varsa hepsini yaptırır."

"Korkuyor gibiydin," dedim gülerek.

"Aşktan korkarım," dedi gülüşüme karşılık vererek. "Âşık olduktan sonra korkmam."

"Artık korkmuyor musun?"

Kısa bir süre ne diyeceğinden emin olamadan bana bakmaya devam etti. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir duygu vardı, seçemediğim bir duyguydu. Sanki ne diyeceğinden emin olamıyor ve cevap vermekten korkuyor gibiydi. "Korkuyorum," dedi derin bir nefes alarak. "Tek fark, artık âşık olmaktan değil, kaybetmekten korkuyorum."

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin