6. Bölüm

1.3K 60 61
                                    

"Ay, çok korktum Arel," diyerek içeri girdi Yağmur, bir insan cümleyi ne kadar uzatabilirse o kadar uzatarak. Ekin'le kısa bir süre bakıştıktan sonra önümdeki belgelere dönerek sinirlenmemeye çalıştım. Olayın üzerinden saatler geçmişti ve Yağmur, Ekinlerle birlikte gelmediği gibi biz geldiğimizde de burada değildi. Kendimi, 'Çok korktuysan neden gelmedin?' dememek için zor tutsam da, bir tarafım onun için üzülüyordu. İzleyip gülme sebebim de bu olsa gerekti.

"Anlamıyorum ki," diye seslendi içeriden Atakan. "Yaralanan benim ama Arel için korkuyorsun. İroni mi yoksa aramızda aslında bir sevgi yokta, ben mi ağabey-kardeş ilişkimizi yanlış anladım bilmiyorum."

Başını Arel'in omzuna koyarak cevap verdi Yağmur. "Kötüye bir şey olmaz. İçin rahat olsun."

Karanlıkta nereye ateş ettiğini göremediği için Fatih'in mermilerinden yalnızca biri Atakan'ın kolunu sıyırarak geçmişti. En başlarda canının yanmadığını iddia etse bile Ekin'in, hafif de olsa, yarasını sarmasıyla dolan gözlerinden canının yandığını anlamıştık. Fakat zamanla ağrı kesicinin etkisinden olsa gerek artık acıdan bahsetmemeye başladı hatta kısa bir süre sonra Giray'a ve biz kızlara -dikkat edin Arel'e değil, hava atmaya bile başladı. 

Artık babasına anlatabilecek bir kahramanlık hikâyesi olduğu için bir süre gözlerinin içi gülse bile bizim pek ciddîye almamamız üzerine sadece Giray'la uğraşmaya başladı. Onunda ciddîye almadığını fark ettiğindeyse bir kahramanlık hikâyesi grubumuz için başlamadan bitmiş oldu.

Arel'e hava atmaması ve neredeyse oradan çıkış yaptığımız andan beri, -Arel'in adamın kafasında büyük bir şey kırıp bayıltması ile Atakanların açtığı kapıdan çıkıp buraya, Arel'in babasının çiftlik evine gelmemizden bahsediyorum- Arel'le hiç konuşmaması da ayrı ilginçti doğrusu. En başta Ekin'le çok dikkatimizi çekmese bile Arel'in olayları anlatmak için evde Atakan'ı araması ama Atakan'ın işinin olduğunu söyleyip Giray'la şakalaşmasıyla işin ciddî bir hal aldığını fark ettik. Arel, Atakan'ın tavrının farkında olsa da neden bu şekilde tavır aldığından emin değil gibiydi. 

Ekin ne kadar Yağmur yüzünden olduğunu düşünse de, onun yüzünden bu kadar abartacağına inanmıyordum -sonuçta kız kardeşinin nasıl biri olduğunu zaten biliyordu değil mi? Birkaç saat içinde iki yakın arkadaş birbirleriyle konuşmayacak, birbirlerini ciddîye almayacak duruma geldilerse işler gerçekten ciddîdir, diye düşünüyorduk. Ki şimdi bu halde olduklarına göre birkaç saat içinde olacakları hali dört gözle bekliyor ama tabi ki belli etmiyorduk. Aralarındaki sessiz kavga çoktan başlamıştı. Bizim istediğimizse sesli olanı, yani Atakan'ın neler olduğunu anlattığı sürümüydü.

Arel, Yağmur'a yandan bir bakış attı. "Neden benim için korkmasın?" dedi Atakan'a dönüp. "Bende ağabeyi sayılırım sonuçta." Ekin içtiği suyu neredeyse Atakan'a doğru püskürtürken, içeriden Giray'ın kahkahasını duymamız uzun sürmedi.

Yağmur, suratından anlaşıldığı üzere bu durumdan pek hoşlanmamış bir şekilde doğrulup Arel'e döndü. "Nereden ağabeyim olduğunu sorabilir miyim acaba?"

"Soramazsın," dedi Arel kalkıp mutfağa gitmeden hemen önce. Yağmur peşinden ışık hızıyla giderken gülmeye başladık.

"Sanırım bu iş Arel için kâbusa dönecek," dedi Ekin bahçeye bakınarak.

"Acaba," dedim düşen gözlüğümü düzeltirken. "Atakan'a bakıyor olabilir misin?"

Hızlıca bana dönerken kaşlarını çattı. Kızgın görünmekten çok suçüstü yakalanmış gibi görünüyordu. "Atakan mı?" dedi gülerek. "Bir kere ona âşık olmak öküze hendek atlatmak falan ki zaten o öküz Atakan oluyor."

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin