25. Bölüm

483 18 2
                                    

Sırtımın acıyan kısmını ovuşturmaya çalışarak havluyu omzuma attım. Kapıyı açmadan önce kısa bir an soluklanmak için durdum fakat bu kısa zaman diliminin yetmeyeceğini zaten adım gibi biliyordum.

Antrenman odası dendiğinde aklıma ilk gelen, birçok kişinin aynı anda aynı yerde antrenman yapmasıydı. Fakat beklediğimin aksine, herkesin antrenman yaptığı ayrı bir yeri -burada kullanılan deyimle salonu, eğitim aldığı ayrı eğitmenleri ve hangi salondaysanız o salonda bulunan lâvaboları vardı. Beklediğimden çok daha lüks ve çok da güzeldi ama anlayamadığım şey, sadece birkaç antrenman için neden bu kadar uğraş verildiğiydi. Ajanlar, buraya gelmeden önce zaten gerekli eğitimi almış hatta belki de buradakilerden daha iyi olmuş oluyorlardı. Zaten ajanlardan oluşan bir teşkilâtın neden 'böyle' bir antrenman odasına ihtiyaçları olurdu?

"İyiydin," dedi Arel. Kapıyı açamayacak kadar yorgun olduğumu fark etmiş olmalıydı. Yorgun değildim, daha güçlü olmam gereken yerde güçsüz hissediyordum, saçmaydı.

"Beni nasıl yere vurduğunu görmedin galiba?" dedim kinayeli bir şekilde.

Saatlerdir antrenman yapıyor, aynı adamı defalarca yenmeye çalışıyorduk. 10 kez yenebildiğimiz takdirde ara verme ya da bitirme şansımız doğuyordu. İlk bitiren Arel, sonra Atakan olmuştu. Arel'in yarısı boyutlarında birini karşısına çıkarmışlar, haliyle 10 kez yenmesi pek güç olmamıştı. Atakan'ın karşısında neredeyse onun kadar biri ve biz kızların karşısında iki katımız adamlar vardı. 10 kere yenebilmiştim fakat beni defalarca yere vurması sadece benim değil, kemiklerimin de işine gelmemişti.

"Olsun," diye güldü Arel. "Normale göre çok daha kısa bir süre içerisinde bitirdiğin düşünülürse bence iyiydin. Ayrıca o adamı almanın imkânsız olduğunu ve senin asla o salondan çıkamayacağını düşünmüştük ilk gördüğümüzde. Fakat üstesinden harika geldin. Tabi, adamın neredeyse boynunu kırdığın yeri hesaba katmazsak..."

Havluyu katlayarak omzuma astığım spor çantasının içine tıktım. "Sinirlenmiştim," dedim hiddetle. "Oraya koskocaman rakibi yere hızlıca vurmak yasaktır yazmışlar. Hayır, rakip değilsem neyim ben?"

Arel gülerek annemlerin bulunduğu odaya yürüdü. Atakan, Yağmur ve Ekin çoktan duş alıp gitmişler, bense sırtımdan dolayı hareket etmem zorlaştığı -ve gittikçe zorlaşmaya devam ettiği- için onlara oranla duştan daha geç çıkmıştım. Arel'in geçerli açıklaması neydi, bilmiyordum ama benim için kalmadığını umuyordum. Şurada bir sevgilimiz olmuş, onu da rezil olarak kaybetmeyelim.

Arel'in peşinden oda demeye utandığım büyüklükte olan ama herkes oda diyor diye oda dediğim yere girdim. "Anlamıyorum," dedim şaşkınlık içerisinde. "Zaten buradaki insanların yarısı ajanken, neden bir antrenman odası yaptırma ihtiyacı hissetmişler sizce? 'Zaten biliyorum ama 1–2 duvarı kırmazsam çatlarım,' deme şekliniz falan bu mu yoksa ben mi yanlış anladım?"

Annem gülerek arkasına yaslanırken spor çantasını koltuğa bıraktım. "Hayır, kimse öyle bir şey demiyor Arya," dedi annem garip bir sesle. "Aksine sizin için o antrenman odası. Eğer ajanların içerisinden çocuğundaki cevheri görenler ve çocuğuna bu konuda güvenenler çıkarsa, onları buraya getirip bir teste tâbi tutuyorlar. Testi geçtiği takdirde ajan olmak için gerekli yeminleri etmesi gerekiyor, tıpkı avukatlıkta olduğu gibi. Sonrasında eğer yaşı tutuyorsa ve dediğim gibi cidden iyiyse, buranın başındakiler bile iyi olduğunu düşünürse, artık aramızdan biri olarak yola devam ediyor."

"Bir düşünelim derim," diye mırıldandı Atakan. "Hem gebertene kadar döveriz adamları, oh, bir rahatlama beraberinde getirir, hem sonunda ama ben bir şey yapmadım ki der haykırarak ölümünü izleriz. Ağabey efsane bir şey değil mi sizce de?"

Anka: Ateşten BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin