YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

8.2K 356 403
                                    

Herkese merhaba balımlar, yepisyeni bölüm ile karşınızdayız. Biz önceki bölümün üzerinden bir ay geçtiğini fark edememiştik bile, kusurumuza bakmayın lütfen.

Onun dışında değinmek istediğimiz diğer bir durum; biz eleştiriye açık insanlarız. Burada yaptığınız hiçbir yoruma sert bir tepki vermedik. Eğer verdiğimizi düşünen varsa dm yoluyla hatamızı söyleyebilir. İnsanız ve konuşarak anlaşabiliriz. Yaptığınız yorumlardaki üslubunuz bozuk ise bir tık can sıkıcı konuşabiliyoruz ama sargıyı bırakmıyoruz. Eğer o kötü üsluba devam ediliyorsa karşılıklı olarak saygıyı elden bırakıyoruz. Eğer rahatsız olduğunuz bir şeyler varsa uygun bir dille belirttiğiniz sürece biz de bunu düzeltmek için çabalarız.

Neyse multide aşk bahçemin en güzel gülü Atakan aşkımız var. ❤️

Satır aralarına yorum yapmayı ve oy atmayı lütfen unutmayın. Yazım hataları olabilir, şimdiden kusura bakmayın.

Umarım severek okursunuz. İyi okumalar❤️❤️

............................................................

Yüzümde hissettiğim sıcak avuç içiyle yerimden huysuzca kıpırdandım. Zaten zar zor uyumuştum bir de uykumun bölünmesi beni daha da huzursuz ediyordu. Bedenimde daha önce hissedemediğim bir yorgunluk vardı ve bu yorgunluğu atabilmemin tek yolu şu an olan uykuma devam etmem diye düşünüyordum. Tabii buna daha rahat yerde devam etmeliydim. Yattığım yer hiç rahat değildi ama ortamın sıcaklığı ve yorgunluğum bu rahatsızlığımı görmezden gelmeme neden oluyordu.

Yüzümdeki sıcak el yanağımı nazikçe okşamaya devam ettiğinde uykum yüzünden oldukça mırıltı gibi gelen sesin adımı söylediğini işittim. Yine de kalkmam için bir neden görememişken yüzümdeki eli itmeye çalışarak huysuzluk mırıltıları çıkardım. Gerçekten beni rahat bırakabilir miydi? Tek yapmak istediğim biraz daha uyumaktı, ne eksik ne fazlası sadece uyumak...

"Maya..." açılan uykum yüzünden giderek daha da netleşen ses ile kaşlarımı çattım. "Kızım uykun bu kadar ağır mı?" diye kendi kendine söylendikten sonra baş parmağıyla çenemi okşadı. "Maya..." artık dayanamayıp gözlerimi araladığımda bulanık gördüğüm için avuç içlerimi gözlerime bastırdım.

Sabahtan beri yaptığım gibi ağzımı sonuna kadar ayırıp garip bir şekilde esnerken elimle ağzımı kapatarak gözlerimi kaşıdım. Neler olup gittiğini zihnim bir türlü algılayamıyordu ve gözlerimi birkaç defa sıkıca kırpıp açarak yüzüme doğru eğilmiş, yanağımı okşamaya devam eden Barış'ın yeşil gözlerine baktım. Barış... Barış mı?

Gözlerimi kocaman açarak ellerimi Barış'ın omuzlarına yaslayıp üzerimden ittikten sonra yerimden doğruldum. Aptaldım ben, aptal... Elin adamının yanında uyumak neydi? Saat kaçtı? Bizimkiler aramış mıydı? Sorularım zihnimin arasında boğulmama neden olurken üzerimdeki monttan kurtulmaya çalıştım. Barış olduğunu tahmin ettiğim montu bu kadar hoyratça savurmamam gerekirdi ama telaşlıydım.

"Ne zaman geldik?" diye sordum montunu arka koltuğa bırakıp bacaklarımın üstünde toparlanan sweati düzelterek. Üzerimdeki sweati düzeltmek aklıma direkt olarak Atakan'ı getirdiğinde şaşkınlıkla camdan dışarı baktım. Zaten meraktan, terslediğim için sinirden gergindi ve beni arayıp ulaşamadıysa şu an gerçekten çıldırmış olabilirdi.

"İki saat önce..." dedi gülerek. Gerçekten gülünecek ne vardı, bilmiyorum ama onunla bunu tartışmayacaktım çünkü vakit kaybederdim.

"Neden önceden uyandırmadın?" diyerek söylenirken bir yandan da ne ara çıkardığını hissedemediğim postallarımı dizlerimi kendime çekip giymeye çalışıyordum.

KENDİMDEN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin