Herkese merhaba balımlar yepisyeni bir bölümle beraberiz. Bu bölüm bir flash back oldu. Herkesin o beklediği Atakan'ın gizemli geçmişinden bahsettim.
Umarım severek okursunuz bu duygusal bölümü, sanırım yazarken en çok zorlandığım bölüm bu oldu.
Oy atmayı ve satırlarına yorum yapmayı unutmayın.
Yazım hataları için şimdiden özür diliyorum.
İyi okumalar ❤️❤️❤️
..............................................................
Önüne sertçe bırakılan tabak ile yerinden sıçradı çocuk. Annesinin her zamanki yaptığı gibi ilgisiz oluşuna verebileceği en sade tepkiyi verebilmişti. Günlerdir yediği aynı yemekten şikayetçi değildi çünkü onu annesi yapmıştı. Aklının ermeye başladığı ilk andan beri adam akıllı yediği yemeğe mutlulukla bakmıştı. Yediği bu yemeğin en sevdiği yemek olduğunu düşünüyordu. Dirseklerini yasladığı büyük geniş kahverengi masada yumruk yaptığı küçük ellerinin yanaklarına yaslarken gülümsemişti.
"Eline sağlık anneciğim." dedi, bir elinde tuttuğu aynasından dudaklarına kırmızı boya süren annesine.
Umudun daha tanımını bilmeyen o çocuk biraz zaman geçince anlayacağı bir şekilde annesine bakarken annesi elindeki aynayı masanın kenarında duran siyah çantasının içine atıp memnuniyetsizlikle süzdükten sonra raftan aldığı bir bardağın içine su doldurup bir lütuftur gibi çocuğun önüne bırakıp işaret parmağıyla masayı işaret etti.
"Yemeğini ye, suyunu iç sonra geç oyuncaklarınla oyna. Anladın mı beni?" dediğinde bir elini tabağın yanındaki kaşığa uzatıp başını sallamıştı, yine büyük ve geniş evlerinde tek başına kalacağın üzüntüsünü yaşayarak.
"Anladım..." diye mırıldandı buruk sesiyle. Annesi kısa bir an yanından uzaklaştığında önündeki dümdüz haşlanmış olan makarnadan üzerine dökmemeye çalışarak bir kaşık aldı.
"Bana bak, evi dağıtayım deme gebertirim seni." dedi annesi, ayağına giydiği ince uzun siyah topuklu ayakkabısını giyerken. Sanki birazdan o küçük çocuğun üzerine yemeğini dökeceğini biliyormuş gibi.
Minik ellerinin zar zor tuttuğu kaşıktan üzerine dağılan makarnalara bakıp annesinin üzüleceğini düşünüp gözlerinin dolmasına engel olamadan büyük sandalyeden kapıya doğru dönüp güzel güzel giyinmiş annesine baktı. Annesinin güzelliğiyle büyülenen o küçük çocuk ufak bir tebessümle annesine bakıp ne kadar güzel olduğunu söyleyeceği sırada kadın çocuğun üzerine bakıp sinirle yüzünü buruşturarak
"Daha bir dakika önce uyardım seni. Bıktım senden, ne laftan anlamaz bir çocuksun sen." diye bağırıp küçük çocuğun canının yanmasını umursamadan kolundan sıkıca tutup oturduğu yerden kaldırdı. Annesini üzdüğü için sessiz sessiz ağlayan küçük çocuk
"Özür dilerim anneciğim." dese de annesini bir kere üzdüğü için onu kolay affetmeyeceğini biliyordu.
"Zırlama..." masanın üzerinde duran peçeteden alıp zorla çocuğun eline tutuşturup kolundan sarsarak "Sil şu üstünü başını." demişti. Ağladığı için annesinin daha çok üzüldüğünü düşünen küçük çocuk hıçkırıklarını bastırmaya çalışıp peçeteyi üzerinde gezdirdi. "Baban ayrı dert, sen ayrı dertsin. Genç yaşımda bir de sizinle uğraşıyorum."
"Sildim..." kolundan yine sıkıca tutup küçük çocuğun yüzüne doğru bağırarak
"Neyi sildin? Şu yerin haline bak, temizle hemen." demişti. Küçük çocuk dizlerinin üzerine çöküp gözünden akan yaşı silerek yere dağılmış makarnayı temizlemek için tüm parçaları peçetenin içine aldı. Parmaklarına bulaşan o yapış yapış olma hissini umursamadan tüm parçaları alıp peçetenin içine koyduktan sonra dolabın içindeki çöp kutusuna attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİMDEN +18
Ficção AdolescenteKolundan tutup kendime doğru çekmeye çalıştım. Yerinden bile oynamadığında nefesimi sertçe üfleyerek yerimden doğrulup öpmeye çalıştım. "Öpeceğim ama oradan değil."diyerek gülümseyip ani bir hareketle karnımın üstüne oturarak bileklerimi tuttu. Yat...