Merhaba ballarım, yepisyeni bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım severek okursunuz. Bölümün gecikmesi hakkında çok fazla sitem görüyorum ama beni de anlamaya çalışın okuyan sayısı ile oy sayısı uyuşmuyor ve motive olamıyorum.
Bölümü yazarken biraz acı çektim. Umarım size bu duyguları geçirmiş olabilirim.
Tekrardan kitaba oy sınırı getirme kararı aldım. 300 oy ve 500 yorum olmadan yeni bölüm gelmez. (Emin olun oy sınırı bir günde geçse ertesi gün yeni bölüm atarım.)
Daha fazla uzatmadan multide Mayuşka var ❤️
Yazım hataları varsa lütfen şimdiden kusura bakmayın.
İyi okumalar ❤️❤️❤️❤️
...............................................................
Kendimce anlamlandıramadığım bir durumun içindeydim. İki kardeşin birbirlerine attıkları tedirgin ve üzgün bakışları arasında gezdiriyordum bakışlarımı. İkisinin de ayrı ayrı gözlerinde farklı duyguların geçtiğini de görebiliyordum. Atakan'ın o gözlerindeki öfkesi, Kaan abinin korkusu... Neden bu şekildelerdi, neden bu kadar gergin görünüyorlardı işte bu anlamlandıramadığım bir durumdu.
Atakan'ın yüzündeki o donuk ifade gitmeden elini boynuna götürüp sanki kolyesi oradaymış gibi yoklandıktan sonra Kaan abinin açtığı kapıyı sertçe çarpıp gözlerini kapatarak ellerini dizine yaslarken hafifçe eğildi. Derin derin nefesler aldıktan sonra dişlerinin arasından bağırtı gibi yükselen bir ses çıkartıp kapattığı kapıya yumruk attı.
Gözlerim korkuyla büyürken istemsiz bir adım geri çekildiğimde Kaan abi sanki yaşanacakları biliyormuş gibi Atakan'ın boynuna sarılıp sakinleştirmeye çalıştı. Bir daha bir yerine zarar gelmesini engellemeye çalışarak arabadan biraz uzaklaştırıp kollarını sıkıca Atakan'ın bedenine sardı.
"Tamam oğlum, sakinleş." diyerek Atakan'ı yatıştırmaya çalışsa da Atakan'ın öfkesinin ardındaki o üzüntü pek de dinecekmiş gibi durmuyordu.
"Benim kolyem nerede abi?" derken sesinden gelen üzüntüyle istemsiz bir şekilde alt dudağımı sarkıttım. Kaan abi, Atakan'a sardığı kollarını gevşetmede saçını okşayıp duyamayacağım bir şekilde kulağına fısıldıyordu.
Dudaklarımı içe doğru kıvırarak ikisinin arasına girmeyip öylece beklemeyi tercih etmiştim. Atakan'ın boynundan o kolyeyi hiç çıkarttığını görmemiştim. Bileğinde sürekli olan bana verdiği ince zincir bileklik, baş parmağına taktığı gümüş yüzüğü de sürekli takıyor olsa da bilekliği bana vermiş, yüzüğü ise bazen kendisi çıkartıp bir yere bırakıyordu ama o boynundaki kolyeyi... İşte onu duş alırken bile çıkartmıyordu.
Zihnimin derinliklerinden gelen anıyla kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı yere çevirdim. Basketbol maçına çıktığında bile dolabına koymaya yeltenememiş, kilitli olmasına rağmen güvenememişti. Kolyeyi bana emanet edip, tıpkı ona olan sevgim ve gözümden sakınmam gibi o kolyeye de sahip çıkmamı istemişti.
Düşüncelerim ve geçmişi hatırlamam kendime olan öfkemi arttırırken şu an ilgisi ben de olmayan Atakan'ın karşısında kendimi küçük düşmüş hissediyordum. Bana hayatı hakkında belki de sürekli olarak ipuçları vermişti, geçmişinden kapılar aralamıştı ve ben bunların hiçbirini görememiştim. Cem'in beni suçladığı bencilliği aslında Atakan'a yaptığımı daha yeni fark ediyordum. Aptaldım... Gözümün önündekileri göremeyecek kadar aptaldım.
O benim bakışımdan, konuşmamdan, duruşumdan neler olup bittiğini anlarken ben ise onu hiç tanıyamamış gibi hissediyordum. Ona karşı nasıl böyle kör olabildiğimi, bilmiyordum. Belki o kolyeyi bana ilk verdiğinde önemini sorsaydım, geçmişini öğrenebilirdim ya da en az onun kadar önemseyip o kolyeye dikkat eder, kaybolmasına engel olurdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/250043408-288-k159644.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİMDEN +18
Roman pour AdolescentsKolundan tutup kendime doğru çekmeye çalıştım. Yerinden bile oynamadığında nefesimi sertçe üfleyerek yerimden doğrulup öpmeye çalıştım. "Öpeceğim ama oradan değil."diyerek gülümseyip ani bir hareketle karnımın üstüne oturarak bileklerimi tuttu. Yat...