ON DOKUZUNCU BÖLÜM

14.3K 439 355
                                    

Herkese merhaba, yeni bölüm ile karşınızdayız. Umarım beğenirsiniz, bizim fazlasıyla severek yazdığımız bir bölüm oldu.

Bölüm sanırım biraz gecikti onun için de lütfen biraz anlayış gösterin. Yazmak çok zor çünkü bu ikilinin çok mutlu bir ilişkisi var oysaki biz çok mutlu insanlar değiliz.

Sadece bu kitabı okuyan arkadaşlar, diğer kitaplarımıza da göz atabilir.

Yazım yanlışları olabilir, şimdiden kusura bakmayın.

Oy ve satır aralarına yorumları unutmayın.

Multide Atakan aşkım var ❤️

İyi okumalar...

...............................................................

Atakan'ın ettiği kavganın üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti ve biz o günden beri görüşmüyorduk. Regl olduğum için aksattığım derslerimle o kadar içli dışlıydım ki onun aksine ben ona pek fazla vakit ayıramıyordum. Ağır bir ders programı yapmıştım ve o da buna saygı duyarak elinden geldiği kadar bana destek oluyordu. Gerçi Atakan bu kadar fazla çalışmam konusunda hala aynı düşüncedeydi. Abartarak çalıştığımı ve kendime zaman ayırmam gerektiğini söylüyordu. Elimden geldiği kadar onu dinlemeye çalışsam da elbette başaramıyor bir şekilde kendimi masamın başında kitaplara gömülmüş bir halde buluyordum.

Tabii bir de Atakan'ın yanında arayan Cem gibi bir derdim vardı. Neyse ki sonrasında Cem bir daha aramamış, Atakan'ın da çalan telefonu bu konuyu irdelemesine engel olmuştu. Elbette ondan bir şey saklamak istemiyordum ama sormadığı içinde anlatıp aramızın açılmasını istemiyordum.

Atakan belli etmek istemiyordu ama kıskanç biriydi. Daha sevgili olma durumumuz netleşmemişken bile Çınar'ı kıskanıp aramızın nasıl gerildiğini anımsayınca elimden geldiği kadar Cem mevzusunu açmayı düşünmüyordum. Ne zaman Atakan'ın aklına gelirse işte o zaman, ona her şeyi anlatıp kendimi net bir şekilde ifade etmek istiyordum.

Sabahın ilk saatlerinin olması ve ben uyanır uyanmaz paragraf çözmeye çalıştığım için yorgun düşen zihnim kaçacak yer aramak istiyor gibi düşüncelere daldığında başımı iki yana sallayıp odağımı tekrar toparladım. Günlerdir saat sabah beşte uyanıyor güne paragraf çözerek başlıyordum ardından her dersi tekrar edecek şekilde kendime hazırladığım test programına uyuyordum. Test programım bittikten sonraysa bir adet alan denemesi birer gün aralıklarda da bir ilk oturum, bir de ikinci oturum denemesi çözüyordum.

Bıkkınlıkla nefesimi üfleyip ağlamak için yüzümü buruşturdum. Otuz soru paragraf çözüp resmen tıkanmıştım. Programın kalanı için sıkılmak istemiyordum bu yüzden paragraf kitabımı kapatıp oturduğum koltuktan kalktım. Masamın çekmecesine bıraktığım telefonumu alıp Atakan'a günaydın bile yazmadan sabahki dozum için mesaj attım.

Maya: Motivasyonum çok düştü.

Telefonumu yatağıma doğru fırlatıp gelen uykumu bastırmaya çalışarak kahve yapmaya mutfağa yöneldim. Esneyerek çıktığım odamdan uyuşuk adımlarla yürüyerek mutfağa girdiğimde annemi gördüm.

"Günaydın..."

"Günaydın meleğim, ders mi çalışıyorsun?" başımı aşağı yukarı sallayıp su ısıtıcısına su koydum.

"Evet, yani en azından deniyorum diyelim. Sen niye bu kadar erken uyandın?"

"Baban yayladaki evin üst katı için anahtar sordu, ona uyandım." babam ve Doğu dün akşam yaylaya gitmişlerdi. Baba-oğul kafa dinleyeceklermiş. Doğu adına seviniyordum çünkü değişikliği seviyordu. Benim gibi pek fazla yadırgamıyordu ya da benim kadar böcek, genel olarak doğa korkusu yoktu.

KENDİMDEN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin