Duş alıp temizlendikten sonra kahvaltımızı yapmış günlük rutinimiz haline gelen çay sigara keyfi yapıyorduk ortak odamızda...Çayımız bittiğinde odanın kapısı tıklatılmıştı, maskemizi taktığımızda gel diye seslendim.Albayın postası gelmişti..
"Komutanım albay toplantı odasında bekliyor"demişti asker tekmil verdikten sonra.
"Tamam"diyip hep birlikte çıktık odadan...Birkaç dakika sonra toplantı odasına gelmiş oturan albaya selam verip yerlerimize oturmuştuk...
"Kurtarma görevlerine gittiğinizi şimdiye dek ardınızda hiç askerimizi bırakmadan geri döndüğünüzü buradaki herkes biliyor Hayalet"diyip derin bir nefes alıp bırakmıştı albay...
"Sınır karakolundan haber geldi..İki şehidimiz dört yaralımız var..Karakol komutanı binbaşı Poyraz ve yüzbaşı Fırat esir alınmış..Nasıl olduğunu bilmiyoruz lakin karakoldaki birçok askerimiz hafifte olsa yaralı olduğu için binbaşı ve yüzbaşıyı almalarına engel olamamışlar..Çevre karakollardan yardıma gitmişler lakin iki askerimize ulaşamamışlar...Sizden istediğim binbaşı ve yüzbaşıyı evine getirmeniz..Şehitlerimizin kanını yerde bırakmamanız"
"Emredersiniz komutanım"diyip selam verip çıktık toplantı odasından....
Tam teçhizat hazırlanmış helikoptere binip yola çıkmıştık on dakikada...İki şehidimiz olması dördümüzünde sessizleşmesine neden olmuştu...Şimdiden burnuma kan kokusu geliyordu...Bizden akan kanların misliyle fazlasını alacaktık...Her zaman yaptığımız gibi...
Helikopter inişe geçtiğinde ayaklanıp indik tamamen inmesini beklemeden...Hızlı adımlarla verilen koordinatlara yöneldik...Önceliğimiz binbaşı ve yüzbaşıyı almaktı...Ulaştığımız kamp ile izlemeye başladık..Kalabalıklardı ellerinde tuttukları askerlerin önemli olduklarını biliyordu itler...
Yarım saat boyunca sessizce izledik kampı.Yanıma yaklaşıp uzanan beden ile gülümsedim, kendinden önce sigara kokusu gelmişti, yeni söndürdüğü belliydi.."Geç kaldın sanki?"diye sordum gözlerim kamp alanını tararken.
"Anca uzaktaydım biraz...Şehidimiz varmış, başımız sağ olsun "
"Vatan sağ olsun... Içerde iki aslan var Kurt onları aldıktan sonra kan kokusu dört bir yandan duyulacak...Bu gün bu topraklar kan kırmızısına boyanacak beyler..Başlayalım daha fazla beklemeye gerek yok"diyip ilk defa sessizce hareket etmek yerine silah kullanmaya başladım...Kurt yanımdan kalkıp kampa yönelmişti, iki aslanı o alacaktı....
İki saat sonunda silah sesleri kesilmiş dediğim gibi kan kokusu etrafı sarmaya başlamıştı.Poyraz binbaşı ve Fırat yüzbaşının iyi olduğunu görünce ikisini Kurt'a emanet etmiş güvenli bir mağaraya götürmesini söyleyip yakınlarda olan bir başka kampa yönelmiştik...Demiştim...Bugün bu topraklarda kan kokusu duyulacaktı...
Üçüncü kampı temizlememizin ardından yanımıza gelmişti Kurt.Binbaşı ve yüzbaşıyı güvenle bir karakola yollamış.. Şimdi beşimiz birlikte önümüze çıkan büyük küçük kamplardaki itlerin kanını akıtarak ilerliyorduk...
Beşinci kamptan çıktığımızda Kara elindeki telsizi elime uzatmıştı...Emir almadan yaptığımız için ceza alacağımız kesindi...Umurumuzda değil gerçi...
"Gölge dinlemede?"diye seslendim telsize, birkaç cızırtı sonrası tuğgeneral Yavuz komutanın sesi duyulmuştu.
"Neredesiniz Gölge?"
"Evde komutanım, böcek vardı biraz ilaç sıkıyoruz"diyip gülümsedim...
"Dalga geçme asker, kim size emir verdi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARIŞIN (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"ben Vatan'ının her bir karış toprağına aşık bir kadınım"