25...

6K 381 15
                                    

Oturduğum sert kayanın üzerinde biten sigaramın yenisini yakarken karanlık göğe bakıyordum...Buraya geldiğimizden beri hayatım da çok fazla değişim olmuştu ama en güzel değişim sebebim o'ydu...O'nun gelişi...

Birbirimize sarılıp uyuduğumuz gecenin üzerinden bir hafta geçmişti..Hastaneden o gece sabaha karşı çıkmış ve üç gündür görmemiştim onu...Mavi gözlerim onu arıyor, yokluğunda sızlıyor...

Aklımı toparlamam lazım...Zira gideceğim yere ulaştığımda aklım bende kalmalı...Geçmişin izlerini silmek için aklıma ihtiyacım var...
Bu yüzden aramalarına dönüş yapamıyorum ya...

"Kollarımda olman gerekirken, neredesin Efulim"

"Ortadan kaybolmuşsun Kara'ya sordum...Neredesin?"

"Sabrımı mı sınıyorsun kadın? Bil ki senin için herşey bende sınırsız... Geri dönüşün uzun sürmesin"

Sigaramdan son nefesi çekip izmaritini kayanın üzerinde söndürmüş attığı mesajları sonkez okuyup oturduğum kayadan kalkmıştım...
Yüksek kayanın üzerinden indiğimde kuzeye doğru yürümeye başladım...

Saat sabaha karşı 2yi gösterdiğinde topraklarımı ardımda bırakmış Suriye topraklarına giriş yapmıştım..İki saat geçtikten sonra beni beklemekte olan adama ulaşmış aracına binmiştim...

"Hazırlıklı mısın? Biliyorsun burada seninle değilim"demişti...

"O günden beri hazır olduğumu biliyorsun...Beni izlediğini bildiğim gibi"

"Evet izliyorum, izliyoruz lakin bu gerçekten hazır olup olmadığını kanıtlamıyor Gece"

"Gölge...adım Gölge...Bir sonrakin de acımam"dedim buz gibi bir sesle...Dudakları kıvrılmıştı...

"Baban gibisin..Aynı bakışlar, aynı soğuk konuşma güçlü duruş..Babanın kızı olduğunu her zerrenle belli ediyorsun"

"Buraya seninle babamı yad etmeye gelmedim...Babamı anmak için zaman gelmedi henüz.. İşimize bakalım"diyip duran araba ile indim...

Geldiğimiz ev gece kondu tarzındaydı. Beyaz boyası sararmış yer yer dökülmüş.Eski ahşap kapıya vurduğunda demir parmaklıklar olan küçük pencerenin ardındaki eski yırtık perde oynayıp saniyeler sonra kapı açılmıştı yaşlı bir kadın tarafından. Saçlarına ak düşmüş, yaşının belirtisi olarak elleri yüzü buruşmuş bir zamanlar parlak yeşil gözleri sönük bakıyordu...

Baş selamı verip içeri girince peşlerinden içeri girdim..Tek göz evin içindeki eski döşek üzerinde oturan adamlar ile selamlaşıp oturmuştuk... Bizim dışımızda iki adam ve bir çocuk vardı..Yaşlı kadın çocuğu alıp kapıdan çıkmıştı önümüze çay koyduktan sonra...Bakışlarımı elime aldığım çaya çevirdim...

"Vakit intikam vaktidir..Ama sanma ki yolun sonu şehitlik mertebesine ulaşmanı sağlar"

"Planlarım arasında şehit olmak yok bir süre daha, meraklanmayasın.. Yolumun  sonuna dek topraklarımı elimden geldiğince temizlemeden şehadet şerbetini içemem.."

"Yolunu biliriz evlat..Seni bildiğimiz gibi..Ama sen bilir misin bu yolda fedakar olman gerektiğini?"diye soran adam ile bakışlarımı üzerine çevirmiştim...Neden söz ettiğini anlamamak aptallık olurdu...

"Bu yola çıkmadan evvel ant içtim, hepimiz gibi...Yolumda varsa feda etmek Vatan sağ olsun der susarım..Bunca zaman yaptığım gibi"dediğimde bakışlarını yanında oturan adama çevirmiş elini uzatmıştı...

"Zamanı geldiğinde haberin olacak..Al emanetini vakti geldiğinde dik en tepeye tüm zalimler görsün, duysun kim olduğunu"diyip yanındaki adamın eline bıraktığı orta boy ahşap üzeri işlemeli sandığı açıp önüme koymuştu...

SARIŞIN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin