17. Bölüm

195 10 15
                                    

Selamun aleyküm cemaaat
-----------------------------------------------------------

Bir an aklıma gelen şeyle başımı sağa sola salladım. Yok anam yok. Cankır lütfen biz evlenmeden öpmesin beni.

Neyse biz kaldığımız yerden devam edelim.

Cankır birden çarpılmış gibi 4 5 adım geri gitti. Gözlerine hayal kırıklığıyla baktım ama o bana bakmıyordu.

İmamnur: Bir şey mi yaptım?

Cankır: İmamnur. Benim seninle çok önemli bir şey konuşmam lazım.

Cankır: Biz bir araya gelince olmuyor. Ben kendime gelemiyorum senin yanında. Kendimi bırakıyorum. Düşündüklerimi unutuyorum.

Cankır: O gözlerine bir kere bakınca bir daha geri çekemiyorum gözlerimi. Etkine kapılıyorum sürekli.

Cankır: Ama bu olmaz İmamnur. Bu yasak bizim için. Haram. Bir de Ramazan ayındayız.

Cankır: O gün sahurda gerçekten çok zorladım. Çok pis işlere karıştım. Birlikte karıştık.

Cankır: Normalde ben dururdum yani bilirdim sınırımı ama seninle uyanmadan önce gördüğüm o rüya yüzünden yapamadım. Özür dilerim.

İmamnur: Ne rüyası?

Cankır: Rüyamda uyuyordum. Gözlerimi açtığımda sen o güzel kahvelerinle beni izliyordun. Sonra elini yeni çıkmış sakallarıma götürüp okşuyordun. "Günaydın kocacağım" diyordun. Bana öyle güzel bakıyordun ki. Sonra birden kapımız açıldı pat diye. İçeri 2 kız 2 erkek çocuk koşarak girip yattığımız yatağa atladılar. "Anne ben açıım" diye bağırmaya başladılar, yatakta zıplatmayı başladılar. O kadar huzurluydum ki. Sen gözlerimin içine bakıp gülüyordun. Sonra birden elimi tuttun ve karnına götürdün. Ve dedin ki "babası bak tüm çocukların acıkmış. Görüyor musun bak şımarık kızın da uyandığı gibi tekmelemeye başladı. Hadi kalk da güzel bir kahvaltı masası hazırla" Ellerimin altında resmen bir varlık vuruyordu. Kızımızdı İmamnur. O kadar güzel bir rüyaydı ki. Sonra kalktım size kahvaltı hazırlamak için. İçeri gitmeden önce çocuklarımızı öpüp tam senin alnını da öpüyordum ki sen beni uyandırdın.

Cankır: Gözlerimi ilk açtığımda senin o kahvelerini gördüm ya. Ne kadar şükür etsem azdı. Sonra sen bana dedin karını nasıl tanımazsın diye falan. Resmen dünyalar benim oldu. Kapıya baktım çocuklarımız içeri girecek mi diye. Ama girmediler.

Cankır: O rüyanın etkisine kapılarak çok yaklaştım sana. Ümit verdim. Özür dilerim seni de benim günahım ortak ettim.

Cankır: Ben sana her yaklaştığımda, sen bana her yaklaştığında vicdanım sızlıyor İmamnur. Sen bana haramsın ve ben helal olmadan sana yaklaşmak istemiyorum.

Cankır'ın gözlerine bakamıyordum utançtan. Nasıl bir insan bu kadar güzel olabilir. Az önce düşündüğüm şeyden o kadar utandım ki.

Önümü ağlamaktan göremiyordum şuan. O kendini benden sakındırmak isterken ben her seferinde ona engel olmuşum.

O sahur için bana yemek hazırlamaya geldiğinde...

Hele o gördüğü rüya. O kadar çok isterdim ki o rüyanın gerçek olmasını... Bir an aklımdan geçen ilk şeyi söyledim.

İmamnur: 5 tane çocuk çok değil mi ya?

Cankır'ın kıkırtısını duydum. Aff Allah'ım şuan bunu demenin sırası mıydı yani.

Cankır: Hayır. Düşünsene sana benzeyen bir sürü küçük çocuk. Sana anne, bana baba diyorlar. Ben daha ne isterim ki. Güzel olmaz mıydı? Tabi gerçi sen istersen. Yok istemem diy-

İmamnur: Yok bence çok güzel olur senden bir sürü çocuğumun olması

Bir an Cankır gözlerime baktı. Geri çekemedi. Bana dediği şey aklıma geldi. Bana bakınca gözlerini çekmek istese bile çekemiyormuş.

Gözlerimi başka tarafa çevirdim ona kolaylık olsun diye. O da zaten hemen çekmişti.

Sessiz bir şekilde teşekkür ettiğini ve Allah'a beni karşısına çıkardığı için için ne sevap işlediğini sorduğunu duydum.

Gerçekten. Allah'ım ben bu çocuğu hak edecek kadar hangi sevabı işledim?

-----------------------------------------------------------
Önceki bölümden sonra bu bölüm bir şok etkisi yarattı dimi. Artık böyle arkadaşlar. Derste din hocası öyle bir konuştu ki dedim tamam.

Azgın İmamnur Ve Cankır Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin