Gözlerimi açtığım da ne ara pazartesi olduğunu sorguluyordum şu 2 gün nasıl geçmişti anlamamıştım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra giyinirken son olanları düşünmüştüm. Cuma günü kutlama için nigt'te te toplanık içip eğlenmiştik tabi Kuzgun dışın da o çok soğuk ve mesafeli olmuştu birden. Halbuki şirkette kutlama karar alırken gayet yerindeydi keyfi ben Batuhan ile konuştuktan sonra yüzü düşmüş ve öyle devam etmişti. Bu iki günde de hiç konuşmamış iletişimimiz olmamıştı.
Evden çıkıp şirkete geçmiştim. Ezgiden bir kahve getirmesini söyleyip işlerime koyuldum...
Telefonumun çalması ile dosyalardan kafamı kaldırdığım da arayanın Kuzgun olduğu görmem ile ufak bir şaşkınlık geçirmekle"Alo" diye yanıtladım.
" Müsait misin Dilan?"
" Evet, ne oldu?"
" Ofisteysen sana kahveye uğrayacağım?"" Ofisteyim, bekliyorum." Deyip telefonu kapatmıştım.
Aradan geçen yarım saatin ardından Kuzgun gelmişti ve kahvelerimizi söylemiştik.
" Gelmeni neye borçluyuz sayın Kuzgun Ali Arslan?"" Seni görmek istemiş olamaz mıyım?"
" Olabilir misin?"
" Olmuş mu ? Olayım"
" Başladık gene"
" Neye tekerleme gibi konuşmaya"
"Bizde seninle böyle anlaşıyoruz demek ki"
" Olabilir"
"Olsun mu?" Demesiyle Kuzgunun bıkkınla " Kuzgunnnn" demiştim.
" Tamam tamam. Seni görmek istedim, yoktun kaç gündür"
" Evet Trabzon'daydık Batuyla, 2 günlük kaçamak yapıp döndük. Tadı damağımda kaldı"
" Eminim öyledir. Merak ettiğim bir şehir Trabzon "
" Kesinlikle görmelisin"
" Gideriz bir gün?"
Gitmek istese de giderdi kendisi neden gideriz diye vurguladığı anlamamıştım.
" Kısmet " diyebilmiştim sadece.
Laf laf açmış yaklaşık 1 saattir sohbet edip gülüşüyorduk. Ailem ve ailem gibi gördüklerim dışında uzun zamandır kimseyle sohbet etmediğimi fark ettiğimde bir an duraksadım. Kendimi insanlara kapamıştım varsa yoksa ailem ve arkadaşlarımdı hayatım. Sanırım Kuzgun duvarlarımı aşıyordu bu beni ürkütse de şuan sohbet etmek iyi gelmişti.İzlediğimiz bir şey hakkında kahkaha atarken odaya birden Serhat " kardeşimmm" diyerek girdiğinde Kuzgunun yüzü kas katı kesilmişti birden o gülen yüzünün yerini o sinirli, soğuk bakışı almıştı.
"Abicim "
" Kusura bakma Dila ben direk girdim misafirinin olduğunu bilmiyordum."
" Olur mu öyle şey abiciğim gel seni iş ortaklarımızdan Kuzgun bey ile tanıştırayım" diyerek yerimden kalktığımda Kuzgunda kalkmış abimle tokalaşmıştı ama yüzü hala sert tavırlıydı.
Abimle tokalaştıktan sonra " sonra görüşürüz" deyip hızlıca odadan çıkmış gitmişti Kuzgun." Sert birisi sanırım"
" Sanırım öyle abicim, gel senin odana götüreyim"
" Benim odam mı var?"
" Elbette abiciğim sen Serhat Erdemsin. Odanı gezdikten sonrada Zeynep'i de alarak ozinin mekanına gidip yemek yiyelim olur mu?"
" Olur güzelim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
* Son Bakış * Düzenlemede
Tiểu Thuyết Chung"Avcı olmak için girdiği yolda av olanın hikayesi." -- -Acının şiddetli oluşu değil, sürekli oluşu yoruyor bizi. " sanırım Oğuz Atay'ın bu sözü benim hayatımı anlatıyordu. Ve bende hayatıma acı katanlara Oğuzcum Atay'dan şunu demek isterdim." - Hiç...