2 saat 17 dakikadır bu Allah'ın belası ameliyathane önünde Serhat'ın çıkmasını bekliyorduk. Annem, babam, halamlar, teyzem, amcamlar, adem, Batuhan, ozan ve Zeynep de bizimle birlikte bekliyorlardı.
Çok zor günler yaşamıştık ve hala yaşamaya devam ediyoruz. Serhat biricik abim, kardeşim. Nasıl olduğunu anlamadığımız bir şekilde uyuşturucu bağımlısı olmuş. Biraz daha onunla ilgilenmeyi ihtimal etmeseydim önceden fark edip, müdahale edebilirdim.Ama ben ihmal ettim biricik kardeşimi, önceden fark etseydim organları iflas etmezdi ve şuan bu ameliyatta olmak zorunda kalmazdı.
Bu aşamaya gelene kadar kurtulması için çok bedel ödedik, maddi ve manevi ama bu noktadan ne kadar kaçtıysak da şuan buradayız.Ameliyat başlayalı 2 saat 35 dakika ya vardığımızda. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve doktor Ahmet yanımızda tebessüm ederek yaklaştı. Hepimiz meraklı gözlerle ona bakıyorduk.
" Hastamız kurtuldu. Şu anlık durumu iyi, ameliyat da iyi geçti. Yoğun bakım ünitesine alacak arkadaşlar. "
Ahmet beyin dediklerinin ardından annemle bir oh çekerek sarılmıştık.
" Onu ne zaman görebiliriz " diye sordum heyecan dolu sesimle.
Ahmet bey
" ilk 24 saati yoğun bakıma geçirdikten sonra her hangi bir sorun olmazsa, özel odasına alındığında görebilirsiniz."Elimi kalbime koyup derin bir nefes aldım. Annemle babama dönüp
" söz veriyorum size. Bundan sonra her şey çok güzel olacak."
Zeynep'e dönüp Batuhan'ı sordum.
" Ahmet beyin dedikleri duyduktan sonra, kendini bahçeye attı sanırım."
" yanına gidelim hadi"▪︎03.03.21▪︎
Alarmın sesiyle güne gözlerimi açmıştım. Ah ne kadar da klişe bir sahne. Ama ne yapabilirim işe gitmek için uyanmam gerekiyordu.
Tuvalete gidip rutin işlerimi hallettikten sonra. Odama geri dönüp siyah bir kumaş pantolon giyip, üzerine de beyaz ince askıları olan yarım bir Büstiyer geçirmiştim. Ayakkabı tercihim her zaman ki gibi spor ayakkabıydı.Annemin tabiriyle bir ceo ya göre fazla rahat giyiniyormuşum. Sürekli ciddi elbiseler ve topuklu giymem gerekirmiş. Sürekli ağır bir makyaj ve pahalı takılar da takmalıymışım, hiçte benlik değildi.
Özel randevular, toplantılar, görüşmeler dışında annemin hayal ettiği gibi giyinmiyordum.
Odamdan aşağı indiğimde her zaman ki gibi kahvaltı hazırdı, yemek yemeye bayılırdım. Masaya oturduğum da annem ve babamda aşağı inmişti babam bana bakarak. " günaydın tatlım" demişti.
Bende en içtenlikle " günaydın babacığım. Serhat hala uyanmadı mı"
" Hayır kızım. Abin bu sabah odasın da kahvaltı yapacakmış."
" Ben onu indiririm aşağı " deyip yerimden kalktığımda annem ellerini omzuma koymuştu.
" Bırak odasında yesin annecim. Canı biraz sıkkın gibi, üzerine gitmeyelim."
Serhat'ın canının sıkkın olmasına benim canım iki kat sıkılıyordu. Üstün körü bir şeyler atıştırıp evden çıkmıştım.
Şirketin önünde arabamı kenara çekip indim. Anahtarı şirket valesine verdiğimde şirket kapısından içeri girmiştim.
Odama geçip sabah kahvemi getirmesini söylemiştim ezgiye.
Rahat koltuğuma yerleştiğim de çekmece den sigaramı ve çakmağımı çıkartıp bir sigara yaktım ve Zeynep'i aradım.
" Aloo saat kaç oldu kızım, hala gelmedin mi?"
" geldim, geldim ama gene geç kaldım ya. Ne yaparsam yapayım geç kalıyorum Dila. Tam 1,5 saat erken uyandım ve gene senden sonra şirkete giriyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
* Son Bakış * Düzenlemede
Ficción General"Avcı olmak için girdiği yolda av olanın hikayesi." -- -Acının şiddetli oluşu değil, sürekli oluşu yoruyor bizi. " sanırım Oğuz Atay'ın bu sözü benim hayatımı anlatıyordu. Ve bende hayatıma acı katanlara Oğuzcum Atay'dan şunu demek isterdim." - Hiç...