Herkese merhaba!
Biraz rahatsızlandığım için bölümü düzenleyip yayınlayamadım. Fakat bunu telafi edebileceğimi düşünüyorum.
Geçen bölümden çok güzel geri dönüşler aldım, iyi ki varsınız! 🥳
Hikayeyi bitirmek isteyen ve daha fazlasını anlatmak isteyen iki yanım sürekli birbiri ile savaş içerisinde. Sanırım anlatıp, sizlerle paylaşmaktan zevk alan yanım şu an kazanıyor. 🙈
Artık zamanlama mı dersiniz, kelebek etkisi mi bilmem...keyifli okumalar 🌸
'Benimle dalga geçtiler!'
Kolonyadan elime biraz daha döküp annemin burnuna doğru götürdüm, orta ebatlardaki şişe bitmek üzereydi. Annem ona cevap vermeyişime sinirlenerek başını çekti. 'Benimle dalga geçtiler ve sen buna izin verdin! Benim oğlum...' Annem ağlamaklı bir tonda burnunu çekti. 'Benim oğlum, beni savunmuyor bile!'
Gözlerimi devirip kenardaki tekli koltuğa oturdum. Sahneye çıktığım an, Beren'le göz göze gelip gülümsemiştim.
Aşk insanın başını döndüren bir şeydi, gerçeklik algısını bile kontrol edebiliyor, olanı yok gibi veya olmayanı var gibi görmenize neden olabiliyordu. Bu yüzden, Beren'e bakarken...yanındaki annemle babasını görememiştim.
Beren çok güzel görünüyordu. Öyle ki, annem son anda Kemal beyin kollarına yığılıp yere düşmek kurtulduğunda, ancak onların varlığını fark edebilmiştim. Veya Beren'in yüzündeki ifadeyi.
Kemal bey etraftaki telaşlı insanların aksine, sanki zaten bunu bekliyormuş gibi soğukkanlı bir tavırla annemin nabzını kontrol edip onu bir yere oturtmuş, iyi olduğundan emin olunca da Beren'i alıp gitmişti.
Beren'in bana söyleyebildiği tek şey üzgünüm demek olmuştu. Yüzü bembeyazdı, şaşırmış ve korkmuştu. Tıpkı yapacağım konuşma gibi, Linda'nın organizasyonu da mahvolmuştu.
Meltem ve Burak'la birlikte, bir saat kadar önce annemi benim evime getirip muayene etmesi için bir doktor ayarlamıştık. Endişelenecek bir şeyi olmadığını öğrendiğimiz andan beri annem yakınıyordu.
Telefonuma gelen bildirimlere bakıp dişlerimi sıktım. Gecedeki her detayı paylaşmak amacıyla orada bulunan gazeteciler işlerini iyi yapıyorlardı, annemin düşen tansiyonu daha şimdiden magazinselleştirilmişti. Meleğin düşüşü!
Burak yarım saattir annemle ilgili atılan manşetlere gülüyordu, en beğendiği buydu. Fast Company dergisinin düzenlediği lansman tansiyon düşürdü! Olayı çarpıtıp ilgi çekmek için atılan oltaya da bakın! Çeşitli yardım kuruluşlarına yaptığı yardım ve önderlikleriyle tanınan Meral Akbulut, bugünlerde Kuruçeşme'de açtığı gözde restoranıyla gündemde olan işadamı oğlu Emir Bakırcı'nın ödül alacağı törende kriz geçirdi! Olayı hala çarpıtıyorlardı. İyilik meleği Meral Akbulut, Poyrazlar holdingin sahibi ve yöneticisi olan Kemal Poyraz'la sohbeti esnasında fenalık geçirdi! Aynı cümleyi farklı detaylarla tekrar ediyorlardı, okuyucunun sayfada kalma süresini artırmak için yapılan bu küçük sahtekarlığa surat asarak haberin geri kalanını okudum. Soğukkanlılığı ile bilinen Kemal Poyraz'ın Meral hanıma olan ilgili tavrı dikkat çekti. Olayın ardından başta Kemal Poyraz olmak üzere tüm konuklar salonu terk ederken, Lansmanın koordinatörü Linda Işıkçı basından özür dileyerek gecenin telafi edileceği haberini verdi. Meral Akbulut'un sağlık durumu iyi.
'Benimle dalga geçtiler! Ailecek benimle dalga geçtiler!' Annemin sağlık durumu belki de iyi değildi. En azından ruh sağlığı.
Burak, annemden çekindiği için dudaklarını ısırıp kendisini tutmaya çalıştı ama gülmemek için zor durduğu belliydi. Annemde bunu anlayarak Burak'a baktı. 'Biliyordun!' Sonra küskünce bana baktı. 'Biliyordunuz!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bence Biz
ChickLitYazar, bilindik kurguları kendi bakış açısıyla tekrardan şekillendirmeyi seviyor. Bu yüzden bu hikaye alışık olduğunuz pek çok klişeyi -düşündüğünüzden daha fazlasını!- barındırıyor! Fakat endişelenmeyin, burda esas amaç...her zaman bir başka seçen...