'İzin vermiyorsun ki tanıyayım..'Asla o bariyerlerden içeri sızmama, şöyle bir bakmama bile izin vermiyordu.
Kendime verdiğim her sözü, ona attığım koca adımlarla delip geçiyordum. Oysa o karşısındaki çırpınışımdan habersiz öyle boş bakıyordu ki yüzüme. Varlığım bir anlam ifade etmiyormuş gibi, şeffafmışım gibi.
Fakat az önce bir şeyi keşfetmiştim. Gözlerinde hep şahit olduğum, beni çılgına çeviren vahşi tınının üzeri ince bir alay tabakasıyla örtülmüştü.
Lanet olsun, anlamıyordu!
Ondan ne istediğimi anlamıyordu, belki de boyumu aşan sözlerle onu kandırmaya çalıştığımı zannediyordu.
Pekala, zaten bunu yapmam gerekmiyor muydu?
Lanet olsun!
Bunu yapmıyordum, onu kandırmak istemiyordum. Onu tanımak istiyordum, kendini ucuzlaştıran o kızla neden arkadaş olduğunu merak ediyordum, bugün neden eğlenmediğini, kendisiyle flört edenleri neden o şekilde terslediğini merak ediyordum.
O lanet bariyerlerin içerisinde nasıl biri olduğunu, bana baktığında ne gördüğünü merak ediyordum.
Zengin? Yakışıklı? Kendini beğenmiş? Sapık? Boş?
Belki de hepsi.
Durup kendi davranışlarımı yokladıktan sonra elim aynı sıfatlardan başkasına gitmedi, öyle dengesizdim ki, sahidende bunlardan ibarettim belki de.
'Abi geldik.'
Düşüncelere daldığım için eve geldiğimizi bile anlamamıştım. Kim bilir kaç dakikadır bu şekilde bekliyordum, Bora'nın tedirgin bakışlarına göre epey olmuştu belli ki.
Anahtarları köşedeki portmantoya bırakırken çıkan şıngırtı bomboş evde yankılandı.
Bu ses, bu boşluk ilk defa beni rahatsız etti.Ne zamandan beri kendi ellerimle kurduğum düzeni sorgular, bundan rahatsız olur olmuştum?
Üzerime rahat bir şeyler giyinip yatağa geçtiğimde kafam iyice karman çorman olmuştu.
Beren'i gördüğüm ilk andan itibarenki tüm hareketlerimi tekrardan gözden geçirip hepsine bir kulp bularak kendime sayıştırıyordum.29 yaşındaki bir adam için tuhaf bir durumdu bu.
İnsanı iki şey başkasını kölesi yapar; biri beğenilme, biri de sevilme arzusuydu...
Ne kadar doğru bir sözdü bu öyle. Bana kendimi baştan yazdırmayı düşündürtüyordu. Beni beğensin istiyordum, ilgisini çekeyim...
Ellerim artık ezberlediğim satırlara ev sahipliği yapan Veronica'ya gitti.
Ona ceketimi verme önerimi reddetti.
Belki de onun dünyasında mevsim yazdı.Belki de olay tamda buydu.
Onun dikkatlini çekmek için ceketimi vermeye kalkıyordum ama onun ihtiyacı olan bu değildi belki de.
Başka bir yol bulmalıydım.
Ona kendimi başka bir yöntemle ifade etmeli, onu alaya aldığımı düşündürmemeli ve....
Ah, elbette onun beni alaya almasına izin vermemeliydim.*
*İş dünyasında kozlar genelde en çok sermayesi olanlar arasında paylaşılır, geri kalanlar ne kadar yaratıcı veya yetenekli olurlarsa olsunlar, arta kalanlarla idare ederlerdi.
Genç yaşım ve geldiğim konumun aile mirası olduğuna dair pek çok önyargı olsa da...Bunun bir önemi yoktu.
Hızlı ve pratik düşünenin kazandığı bir oyundaydık, tecrübe biraz daha hafif kalıyordu çağımızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bence Biz
ChickLitYazar, bilindik kurguları kendi bakış açısıyla tekrardan şekillendirmeyi seviyor. Bu yüzden bu hikaye alışık olduğunuz pek çok klişeyi -düşündüğünüzden daha fazlasını!- barındırıyor! Fakat endişelenmeyin, burda esas amaç...her zaman bir başka seçen...